Çocuk İşçiler ve Bir İş Cinayeti Daha:
Yoksulluk, ayrımcılık, eşitsizlik, silahlı çatışmalar... Dünyanın uzun süreli bu fotoğrafından elbette Türkiye muaf değil… Varolan küresel sistem, güç merkezlerini sağlamlaştırırken Türkiye’de de yoksulluğun artmasına dolayısıyla ayrımcılığa ve eşitsizliğe neden olmaya devam ediyor. Çocuklar da yoksulluğun, ayrımcılığın her boyutunu yaşıyor; ekonomik istismar, çocuk ticareti, zorunlu göçle karşı karşıya kalıyor. Hatta yaşamlarını kaybediyor… Gündem Çocuk Derneği’nin hazırlamış olduğu Türkiye’de Çocuğun Yaşam Hakkı Raporu’nda bu yıl yaşamını kaybeden çocuk sayısı, en az 609. Altı yüz dokuz çocuk, 2012 yılında bizzat devlet görevlileri tarafından ya da devlet görevlileri önlem alınmadığı için önlenebilir sebepler nedeniyle yaşamını kaybetti. Rapora göre çocukların yaşamını kaybetmesinin bir nedeni de, iş cinayetleri. 2012 yılında 38 çocuk, iş cinayetleri nedeniyle yaşamını kaybetti. İş cinayetleri, çünkü her bir ölüm aslında elde edilecek kârdan biraz vazgeçilse hiç yaşanmayacak…
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 1992 yılında tüm dünyada çocuk işçiliğinin sona erdirilmesine yönelik programı Türkiye’de başlattığında, o dönemde çalışan çocuk sayısının 1,5 milyon olduğu söyleniyordu. ILO’nun programıyla birlikte ve özellikle sekiz yıllık zorunlu eğitimle 2006 yılında çalışan çocuk sayısı yaklaşık bir milyona düştü. 2012 yılına bakıldığında ise çalışan çocuk sayısında herhangi bir azalma söz konusu değil. Oysa 2001 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü ile imzalanan anlaşma TBMM'de onaylandıktan sonra Türkiye, çocuk işçiliğinin öncelikli olarak kaldırılması için eylem programı belirleyecekti. Bu sözleşmesinin imzalanmasından ve yasalaşmasının ardından 12 yıl geçti. 12 yıl boyunca milyon dolarlar harcanarak çocuk işçiliğinin önlenmesi için pek çok bakanlık tarafından büyük otellerde süslü projeler gerçekleştirildi. Ancak konu hiçbir zaman etkili çözümleri sağlayacak gerçek sebepler üzerinde, yani varolan ekonomik sistem ile ekonomik ve sosyal haklar üzerinden tartışılmadı, ele alınmadı. Böyle olunca da işe yaramadı…
Olağan Bir Cinayet
İşe yaramadı ki 13 yaşındaki Ahmet Yıldız, 14 Mart 2013’te kaçak bir işyerinde, kaçak olarak çalışırken pres makinesine sıkışarak yaşamını kaybetti. Ahmet Yıldız, yaşamını kaybettiğinde 13 yaşındaydı… Urfa’dan göç eden kalabalık bir ailede, aile bireylerinin söylediği üzere neşeli ve çok çalışkan, hiçbir işten erinmeyen bir çocuktu. Annesinin canıydı… Kardeşlerinin en kıymetlisiydi… Amcasının ise başının tacı… Esnaf olan babasının iflasıyla birlikte kalabalık ailesi için çalışmak, onun kendi fikriydi. Bu fikir Adana’da mobilyacılar sitesi etrafında yaşayanlara çok da yabancı değildi. Yasalar her ne kadar 13 yaşındaki bir çocuğun okulda olması gerektiğini söylese de çalışması oralarda son derece olağandı. Hatta çok yaygın görüldüğü üzere uyuşturucu satıcısı olmasındansa tercih edilir bir durumdu… Olağandı ki onlarca kaçak işyerinin olduğu bilindiği halde, o sitede bu iş yeri de aylarca kaçak olarak çalışmaya devam edebildi… Olağandı ki bu yaştaki bir çocuğun çalıştırılmasının yasak olduğunu bile bile, iş yeri sahibi, Ahmet’i ve aynı yaştaki diğer arkadaşını çalıştırmada hiçbir beis görmedi… Haftada verdiği 30 ya da 50 TL’yi belki de paketleme için fazla gördü ki her ikisini de paketleme bölümünden üst kata yani pres makinesinde üretime aldı… Olağandı ki o bölgede uyuşturucu mevzusunun ve çocuk işçiliğinin yaygın olduğu herkes tarafından bilinirken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, bunu engellemek için yıllarca hiçbir adım atmadı… Olağandı ki öğretmenleri, - ki Ahmet sabahları okula öğleden sonraları “iş”e gidiyordu- bile bile bu durumun önüne geçmek için bir şey yapmadı/yapamadı.
Kaçak işyeri sahibi için olağan bir başka durum daha vardı… Elbette daha fazla kâr elde edebilmek… İşyeri sahibi -başka işyerlerinde de çok yaygın uygulandığı gibi13 yaşındaki Ahmet’in 30 saniyede değil 15 saniyede bir, bir plastik sıkıştırabilmesi için pres makinesinin sensörünü bozdu… Bozunca da Ahmet’in kafasının makinede sıkışması da olağan oluverdi… Hatta işyeri sahibi Ahmet’i hastaneye götürmeden önce cinayetin izlerini temizledi ve doktorlara trafik kazası geçirdiğini söyledi… Önce anlaşılmadı… Trafik kazası üzerinde duruldu… Ama sonra, sadece görevini iyi yapan bir doktor fark etti durumu ve savcılığa bildirdi… Benzer olaylar önceden de yaşanmıştı. Başka çocukları da bu şekilde getirmişler, trafik kazası demişlerdi… İşte simdi süreç devam ediyor… Tabii ki dava açıldı ve kaçak işyerinin sahibi görünen kişi tutuklandı. Taksirle öldürmekten yargılanacak… Bilmiyorum olağan bir cinayet için yeter mi? Siz ne dersiniz? Gündem Çocuk Derneği ile birlikte bu davayı izlemeye var mısınız?
Türkiye’de Çocuk İşçiliğinin Önü Açılıyor Türkiye’de çocuk işçiliğiyle ilgili mücadelede ivme düşerken çocukların ucuz iş gücü olarak kullanılmasının yolunu açacak iki büyük düzenleme, tüm tartışmalara ve tepkilere rağmen devam ediyor. Bunlardan ilki 4+4+4 Eğitim Sistemi. Sistem ile birlikte çocuklar artık 13 yaşında ortaokulu bitirebilecekler ve böylece okuldan daha kolay uzaklaşabilecekler… Çocuklar 4+4+4 ile 2 yıl daha erken mesleki eğitime başlayabilecekler ve orta öğretim diploması verecek Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezleri’nde işgücüne katılabilecek. 4+4+4 Eğitim sistemi buna benzer pek çok boyutuyla tepki toplamasına rağmen yasalaşmasının ardından bu kez iktidar bir başka kaygı verici bir düzenlemeyi hayata geçirdi. Çalışma Bakanlığı, "Çocuk ve Gençlerin Çalışma Usüllerini Düzenleyen" yönetmeliği değiştirerek, ağır işlerde çalışma yaşını 16'ya indirdi. Yani 16 yaşından gün almış ve lise 2. sınıfa gitmesi gereken çocuklar artık kiremit, tuğla ve plastik imalatı gibi işlerde çalıştırılabilecek.
21 Şubat tarihli resmi gazetede yayımlanan yeni düzenlemede eski düzenlemede yer alan "ağır ve tehlikeli iş" tanımı kaldırıldı, "Çocuk ve genç işçilerin çalıştırılamayacakları işler" başlıklı liste de "16 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını bitirmemiş genç işçilerin çalıştırılabilecekleri işler" şeklinde değiştirildi. Yeni yönetmelikte, 18 yaşından küçüklerin 16 yaşından gün aldıkları andan itibaren çalışabilecekleri işler sıralandı. Kiremit, tuğla ve ateş tuğlası işleri ile parafin ve plastik imalatı, selüloz üretimi o işler arasında yer alıyor… Düzenlemeyle ilgili Bianet’e değerlendirme yapan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) Müdürü Serkan Öngel; “Yönetmelik ile daha önce yer alan kimi yasaklar göz ardı edildi. Maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yeraltında veya su altında çalışılacak işler, sağlık kuralları bakımından günde ancak yedibuçuk saat veya daha az çalışılması gereken işler hakkında yönetmelik kapsamındaki işler, iş güvenliği açısından sakınca taşıyabilecek işler, müteharrik makineler kullanılarak yapılan işler gibi işler çocuk ve genç işçilerle ilgili yönetmelik kapsamından çıkartıldı. Bu durum özellikle 16-18 yaş arası genç sömürüsünden daha fazla yararlanmak isteğinin bir ifadesi olarak ele alınabilir.” dedi.
16-18 yaş arası için asgari ücretin düşürülmesinin de gündemde olduğunu hatırlatan Serkan Öngel, ağır ve tehlikeli işler yönetmeliğinde yer alan ve yeni yönetmelikle birlikte gündemden kalkan noktalara şöyle dikkat çekti: “Ortada bir boşluk doğmuş durumda. Yasada ‘çalıştığı işle ilgili mesleki eğitim almamış işçiler’ için de ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılamaz hükmü vardı. Bu fiili olarak kalkmış görünüyor. Yine kadınların ağır işlerde çalıştırılması ile ilgili sınırlandırmalar vardı. Kadın işçilerin özel günleri için bir hüküm vardı. Bunlar da kalkmış oldu.” Ne dersiniz? Bu yıl 1 Mayıs’ta çocuklar için birlikte yürüyelim mi?
Yorumlar (0)