Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Ankara'nın Dünya Çapında Tanınan Simgesi: Ankara Keçisi

Amasya doğumlu ressam Necati Seydi Ferahoğlu yapıtlarını Ankara’da da sergiledi. Genellikle “horoz” ve “keçi” izlekli resimler yapmıştı. Sanatçı hakkında ayrıntılı bilgi edinmeye çalışırken, horoz ve keçi figürlerini Türk kültüründe yeri olduğu için boyadığını öne süren satırlara rastladım. Bu kez de “o yer”in ne olduğunu araştırmaya koyuldum.

Ankara'nın Dünya Çapında Tanınan Simgesi: Ankara Keçisi

Bu iki figür, keçi ve horoz Türk kültüründe kutsal sayılıyormuş.

Keçi, binlerce yıl önce evcilleştirilmiş beş hayvandan biriymiş. Birbirine yakın dönemlerde yeryüzünün farklı bölgelerinde evcilleştirilen beş hayvan insan yaşamını etkilemiş, değiştirmiş. Bu beş hayvandan koyun ve sığır Mezopotamya’da, domuz Mezopotamya ve Çin’de, keçi ise Akdeniz bölgesinde evcilleştirilmiş. Beşinci hayvan ise: At. Genetik bir araştırma, atların 6000 yıl önce Ukrayna otlakları, güneybatı Rusya ve batı Kazakistan’da evcilleştirildiğini ortaya koymuş.

Ankara’nın simgelerinden biri (ve de önde geleni) keçi1. (Horoz, daha çok Denizli’nin simgesi.) Tiftik ise Ankara keçisinin kırpılan tüylerine verilmiş olan ad. Tiftikten dokunmuş pahalı kumaşlar “moher” ve/ ya da “angora” diye anılıyor. Türkçe’de moher olarak söylenen “mohair” sözcüğünün kökeni Arapça imiş. Arapça'daki “muhayyer/mukhayyar”“keçi kılından yapılmış kumaş” demekmiş. Muhayyerin sözlük anlamı ise “seçili, seçilmiş, seçkin”. Fransızcaya önce mocayre, sonra mocayart; İtalyancaya mocaiaro olarak girmiş. İngilizce mohair sözcüğünün “saç, kıl” demek olan “hair” sözcüğünden etkilendiği belirtiliyor. Yâni mocayre, mocayart, mocaiaro İngilizlerin ağzında “mohair”e dönüşmüş. “Angora” sözcüğünün Ankara ya da yerel dilde söylenişiyle “Angara”dan bozma olduğunu vurgulamaya gerek var mı?! Dolayısıyla, Ankara’da yaşayan biri olarak keçi motifi hakkında yazılanlar, araştırma bulguları beni daha çok ilgilendirdi. Öğrendim ki:

Türk - İslâm kültür ve sanat tarihi uzmanı Emel Esin (1911-1987) “Orta Asya'dan Osmanlıya Türk Sanatında İkonografik Motifler” başlıklı kitabında dağ keçisi ve geyik motiflerinin, MÖ 1000 yıldaAvrasya’da yaşayan bütün göçebe boyların ongunu2 olduğunu belirtiyor. “Orhun Yazıtlarının Bugünkü Durumu” başlıklı yazısında Cengiz Alyılmaz, “Türk kültüründe keçi; yüceliği, erişilmez yerlere erişebilirliliği, bağımsızlığı, özgürlüğü, kararlılığı, asaleti, cesareti sembolize etmektedir ve Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olan kağanı simgeler” diyor.

Keçinin binlerce yıl önce Akdeniz Bölgesinde evcilleştirildiğine değin bilgiye karşın Tiftik Keçisinin 13. yüzyılda Orta Asya’dan Anadolu’ya göçen Türkler tarafından, Hazar Denizi’nin doğusundan getirildiği bilgisi de veriliyor. Ankara’ya çok iyi uyum gösterdiği için bu yerleşimin adıyla anılmaya başlanmış.

19. yüzyılın başında Ankara’da tiftik işleyen binin üstünde dokuma tezgâhı varmış. Kimi kaynaklarda 1355 tezgâhta çalışan sayısının ise 10 binden çok olduğu öne sürülüyor. Her yıl 20 bin top kumaş dış ülkelere satılıyormuş o sıralar.

Ne var, Avrupa ülkeleri kumaş yerine ham tiftiği gönderin biz dokuyalım diye baskı koyar olmuşlar. Ankara keçisinin yurt dışına götürülmesi/çıkarılması/ kaçırılması yasaklanmış. Gene de, 19. Yüzyılın

ikinci 10 yılına girilirken Fransızlar Ankara keçisini kaçırmışlar. Daha sonra da İspanyollar Ankara keçisi yetiştirme uğraşı vermişler. Ne var ki, Fransızlar da, İspanyollar da başarılı olamamışlar.

19. yüzyılın ikinci yarısı aşıldıktan sonra, 1869’da, 800 baş Ankara keçisi Ankara’dan Samsun’a götürülmüş. Orada gemilere bindirilmiş. 800 keçi 76 eksiğiyle (yolda ölmüşler) Güney Afrika’ya ulaşmış. Tanesi 105 İngiliz lirasına satılmış keçiler. Bir sonraki yıl 2 bin dolayında canlı keçi daha kaçırılmış.

Ankara keçisi daha sonra Güney Afrika’dan dünyaya dağılır. Araştırmalara göre, İngilizler Güney Afrika’da keçiler için bir çiftlik hazırlamışlardır. Uzatmayalım, 1838’de İngilizler Osmanlının tiftik tekelini kırar ve Ankara keçisine de “British Angora Goat / Britanya Ankara Keçisi” mührünü basarlar. Günümüzde İngiltere 1 numaralı tiftik üreticisidir. Kimi istatistiklere göre Türkiye ikinci sırada. Kimileri de “keçileri kaçırdık” diye yakınıyor ve dizini dövüyor.

Anlatılanlardan çıkarılacak özet şu: Ankara’nın öteki simgeleri keçisi denli dünya çapında ünlü değil. British damgalı da olsa, bir başka ülkede yetiştiriliyor da olsa, tiftik eldelenen keçilerin Ankara Keçisi olduğu belirtiliyor/yadsınamıyor.

1. Öteki simgeleri: kedi, tavşan, armut ve de Ankara tavası.

2. Ongun: İlkel toplumlarda topluluğun kendisinden türediği sanılarak kutsal sayılan hayvan, ağaç, rüzgâr vb. doğal nesne veya olay, totem. TDKBTS

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış