Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Ankara şehir efsaneleri, söylenceler... Rivayet muhtelif

"Elvis Presley ölmemiş", "Coca-Cola'nın formülünü sadece iki kişi biliyormuş", "Türkiye'de bor varmış ama Amerika çıkartmamıza izin vermiyormuş", "Haliç'in dibi altın doluymuş"... Hayatınız boyunca en az birini, genellikle hepsini duyduğunuz bu türden hikayelere şehir efsanesi diyoruz. Kaynağı meçhul, dilden dile dolaşan, genellikle aslı olmayan söylentiler bunlar. İnanıp İnanmamak Size kalmış.

Ankara şehir efsaneleri, söylenceler... Rivayet muhtelif

Çok eskilere dayananlar da var ama şehir efsaneleri daha çok modern zamanlara özgü. Mesela Bahçelievler'de ağaç şeklinde bir baz istasyonu var. O istasyonun bahçıvan tarafından yıllarca sulandığı söylenir. Çinçin ise "Polisin bile giremediği" semt olarak ün yapmış, son yıllarda Google aracının giremediği, hatta silahla kovalandığı semt olarak ününe ün katmıştır.

Şöhreti Ankara sınırlarını aşan bir başka efsane, üzerinde vinç unutulan otel ve bu otel inşaatının neden yarım kaldığına dair söylentilerdir. O vinç 2014'te kaldırıldı ama inşaat halk arasında söylentilere konu olmaya devam ediyor. Atakule yapılırken sıkça duyulan bir başka söylenti, döner kulenin yapım hatası nedeniyle dönmeyeceği

şeklindeydi. Kuledeki döner restoran açıldığında bu söylentinin bir şehir efsanesinden ibaret olduğu anlaşıldı.

Malum, Ankara'da artık bir saray var. Kimin nereden baktığına bağlı olarak farklı isimlerle anılan sarayın etrafında kuş uçurtulmuyor. Sıkı güvenlik önlemleri yeni değil, inşaat aşamasında başlamış ve bu da halk arasında çeşitli söylentilere yol açmış. Binanın altında yeraltı tünelleri bulunduğu, İnşaatta çalışanların birbirini tanımadığı ve tanışmalarına izin verilmediği, çalışanlar arasında çok sayıda MİT görevlisi bulunduğu, çalışanlara kendilerinden habersiz yüz taraması yapıldığı, gelen kamyonların ve plakalarının düzenli olarak değiştirildiği bu rivayetler arasında.

Kampus efsaneleri

Ankara'nın üniversitesi bol. Her okulun, kampusun ayrı ayrı efsanesi mevcut. Kimi daha genel, hatta tercüme efsanelerin yerelleşmiş hali. "Sınavda risk nedir diye sorulmuş, risk budur yazan 100 almış", "Why sorusuna Why not yanıtını veren tam not almış", "bu sandalyenin burada olmadığını ispatlayın diyen mantık hocası hangi sandalye? yanıtını almış", "yan amfiye tebeşir almaya gönderilen öğrenci dönüp dolaşıp aynı amfiye öbür kapıdan girmiş" gibi şehirefsanelerinin her okula uyarlanmış çeşitlemeleri bulunur.

Özgün mü uyarlama mı ayırt
etmek zordur ama, Ankara üniversiteleri için şöyle efsaneler duymak mümkündür: "Beytepe'de iki kişi sevişiyormuş, güvenlik görevlisi
gelmiş biraz yavaş sevişin demiş”, "Beytepe Köprüsü'nde
otostop çeken genç, bir kızın arabasının arka koltuğuna cep
telefonunu atmış, tanışmışlar", "Beytepe Köprüsü'nde otostop çekip duran arabanın ön koltuğuna oturan erkek, kız arkadaşını köprüde unuttuğunu Kızılay'a gelince anlamış"...

Bilkent efsaneleri ise genelde öğrencilerin geldiği sınıfsal konuma atıfta bulunur: "Bilkent kantinlerinde burslular ve köpekler giremez yazıyormuş", "Öğrenci otoparklarında kuşlar giremez tabelası varmış (şahin, doğan, kartal, serçe)", "iki Ferrari'nin çarpıştığı tek yer Bilkent'miş", "Bilkent'te öğrencinin biri otoparka

helikopterle inmiş"... Ayrıca arabanın arka koltuğuna cep telefonu atma efsanesinin Bilkent versiyonu da mevcuttur.

Mülkiye efsanelerini, TED efsanelerini, hatta Sabancı Kız Yurdu efsanelerini de anmadan olmaz. Sabancı Kız Yurdu özellikle binanın şekli ve yüksekliğine dair efsanelerle anılır. Pencereden kendini atan kız öğrenci efsanelerinin yanı sıra, yurda sızmayı başarmış erkek efsaneleri de vardır.

Gelelim ODTÜ'ye.. Planının kasten Rusya'ya doğrultulmuş
bir tabanca şeklinde yapıldığı, stadyumdaki DEVRİM yazısının nasıl
yazıldığı, neden silinemediği, "Hocam" tabirinin nereden
kaynaklandığına dair bir çok hikaye anlatılır. İlaveten İnşaat'ın önünde yüzebildiği iddia edilen beton kayık, Mimarlığın önünde gölgesinin ATA yazdığı rivayet olunan heykel, Matematik Bölümü'nün önündeki kız öğrenci heykeliyle ilgili hikayeler de ODTÜ efsaneleri arasındaki yerlerini almıştır.

Sol literatür

En meşhurları Deniz Gezmiş efsaneleridir. Yakalandığında üstünde olan o meşhur parkayla ilgili rivayet muhteliftir. Kimi Deniz'in ODTÜ Mimarlık balosunda vestiyerdeki parkalardan birini sahiplendiğini söyler. Kimi bir NATO askerinin sırtından, kimi de Amerikan Pazarı'ndan aldığını iddia eder.

Deniz'in parkalı fotoğrafını çekmiş olan Ergin

Konuksever ise bir söyleşide, o parkayı Deniz Gezmiş'e kendisinin verdiğini aktarmıştır.

Bir başka Deniz efsanesi "Beyaz ata binmiş Deniz Gezmiş"tir. Bu hikaye bazen ODTÜ yurtlarında kalan ve Deniz'e aşık olan bir kızla ilişkilendirilir. Bazen aşk hikayesi olmaksızın Deniz'in bir yılkı atına bindiği anlatılır. Oral Çalışlar ise o atın, Deniz tarafından ODTÜ yakınlarındaki bir köyden ödünç alınmış sıska bir sütçü beygiri olduğunu söyler.

Deniz Gezmiş'in jandarmalardan ODTÜ'nün yeraltı tünellerine girerek kaçtığı da sıkça anlatılır. Rivayete göre tüm kampüsün altı labirent gibi tünellerle doludur, firarlar artınca jandarma tünelleri kapattırmıştır.

Ulucanlar Cezaevi'ndeki Hilton koğuşunun adını nereden aldığına dair rivayetler de muhteliftir. Manzarasından dolayı bu adı aldığı; tanınmış isimler kaldığı için Hilton dendiği; odalar şeklinde düzenlendiğinden koğuşlara oranla daha lüks olduğu için otele benzetildiği söylenir. Gezgin Gözüyle Ankara kitabında Nesrin Armağan ise şöyle yazıyor: "Rivayete göre bu koğuşta kalan Metin Toker, cezaevine getirildiği gün İstanbul'da Hilton Oteli'nin açılışı varmış. Gazeteci olarak açılışta olmak varken buraya gelince, Hilton adını Metin Toker'in koyduğu söyleniyor."

1981'de açılan Abdi İpekçi Parkı'ndaki havuzlara ve Eller heykeline dair söylentiler de vardır. Havuzlara kuşbakışı bakıldığında "Sol" yazdığı iddia edilir. Metin Yurdanur'a ait olan Eller heykeli ise genellikle "dua eden eller"e benzetilir. Ama 80 öncesi sol örgütler arasında "Sovyet ordusunu çağıran eller"e benzetildiği de rivayet olunur.

Ankara Savaşı ve Timur

1402'de Timur'la Yıldırım Bayezid'in orduları arasında yapılan Ankara Savaşı, ardında pek çok efsane bırakmıştır. Erman Tamur "Suda Suretimiz Çıkıyor" kitabında, Demirlibahçe demiryolu civarında geniş bir düzlükte büyük bir çınar ağacı olduğundan bahseder.

Söylentilere göre Ankara Savaşı sırasında Timurlenk atını bu ağaca bağlamıştır.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış