Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Ankara’da Bağları Bozarken

Ankara’da Bağları Bozarken

Solfasol’de Ankara’nın Bağları dosyasını hazırlama fikri konuşulurken, 2002 yılında sevgili dost Rahmi Öğdül ve o dönemdeki kalem arkadaşı Süreyya Evren’in kışkırtıcı kitabı “Bağbozumları” düştü aklıma. 1999 yılında Seattle'da Dünya Ticaret Örgütü toplantısının protestosu ile sesini tüm dünyaya duyuran ve yayılan küreselleşme karşıtı hareketin atmosferinde kaleme alınmış yazılardan oluşuyor Bağbozumları. Bağlardan bahsedilir de bağbozumu unutulur mu hiç? Üstelik tam da bağbozumu mevsiminde. Bağlar dosyası ile Bağbozumu kitabını tekrar okumak Gazete Solfasol’ün sürdürdüğü yazma biçimini ve kolektif iş yapma anlayışını pekiştirmiş oldu benim için. Hasat mevsimi de kuşkusuz gazeteleri matbaadan alıp katlayıp abonelere ulaştırma şenliği.

Bağbozumu eski bir gelenek, tarımsal üretimin güneş takvimi ile hasat dönemini kutlama arzusunun birleşimi. Bağbozumu kitabının ifadesi ile "Antik Yunan'dan beri insanoğlunun yaptığı en şenlikli işlerden biri; büyük tekneler, teknelerin içinde yalın ayak kadınlar, kadınların elini tutmuş tekne dışında onlarla birlikte zıplayan adamlar, renk, sonsuz bir renk ve karmaşa..." Bağbozumu, bağı bozup üzümü dallarından ayırmakla kalmayıp, üzümü şaraba şıraya dönüştürmek. Bu faaliyet, hem faaliyetin üzümden şaraba uzanan hikayesi hem de bu faaliyetin bir şenliğe vesile edilmesi bağbozumunu bir faaliyet olmaktan çıkarıp dönüştürücü bir kavram olarak tarif etme olanağı sağlıyor. Yine yazarların kaleminden aktaracak olursak: "Bağbozumu; ikili bir kavram bizim için. Her türlü iktidar ilişkisinin, hiyerarşik yapının, piramitsel örgütlenmenin ürettiği dikine, kilitleyici bağların bozulmasına vurgu... Ve bu bağların bozumlarının kutlandığı şenliklerde yaratılan yatay yeni bağlara, özerklenmelere davet, işaret-kışkırtmalar ve çağrılar... Egemen bağları bozmayla özgürlükçü ağları bağlamanın belirli bir zamana, belirli bir mekâna bağlı olmayan, gezici, disiplinlerarası, yerlerarası, pek de tanımlanmak istemeyen akışı ..."

"Ankara'daki bağların da, sosyal kültürün de, politik yaşamın da hazır mevsimi gelmişken şenlikli bağbozumuna ihtiyacı var."

Kitabın adının çoğul olması, "bağbozumu" değil de "bağbozumları"nın tercih edilmesinin tabii ki bir anlamı var. Baskın ve baskıcı, hiyerarşik pek çok faaliyet biçiminin yapıbozumu aktarılmış ya da öykülenmiş farklı bölümlerde. Bağbozumunun şenlikli hali devrimci bir hal ile birleştirilmiş. Gündelik yaşamı ve politikayı tarif eden, bu tarifi şenlikli ve devrimci bir dil ile yeniden kuran bir egzersiz de demek mümkün. Dev Pangea kıtasından parçalanıp ayrılmış, kıtalara bölünmüş bir dünyanın küreselleşme ile tek tipleştirilmeye zorlanmasına karşı duruşun bir çeşit neo-pangea tasarısının farklı bağbozumları ile varlığı şenliği ile ve politikanın sınırları olmayan ayrık otları gibi yayılan ağ biçimindeki bir politika yapma biçimi ile aşılmasını konu ediyor.

2000'lerde yükselen bu şenlikli isyan biçimleri, işgaller, protestolar, direnişler Türkiye'de Gezi Direnişi ile hafızalara kazındı. Ancak arkasından gelen uzun baskıcı dönem pek çok kaybın yanında, isyanı üretimle, şenlikle harmanlama olanaklarımıza da ket vurdu. Başka bir dünya mümkün diyerek taleplerimizi ifade ederken ölüm ve acı ile baskı ve ceza ile burun buruna geldik. İsyan edenler bir çeşit ayrıkotu, her yerde her koşulda nefes alabilen... Karşılarında ayrık otlarına yaşam alanı bırakmak istemeyen bir yok etme şekli. Öyle ki ayrık otlarını tamamen temizleyip o topraklarda endüstriyel tarıma geçmeyi bile değil doğrudan gökdelenlerini plazalarını dikmeyi isteyen bir tarumar. Ankara'nın kayıp bağlarına bağlayacak olursak bu tarumarı örneğin Kalecik bölgesinde şarapçılık yapan Şatokalecik'in bağlı olduğu Işıklar Holding pek güzel ilan etmiş 27 Mayıs 2020 tarihinde. Şarap satışı ve üretimi yapmayı bırakmakla kalmamışlar, Kalecik'te 200 dönüm tarım arazisinde bulunan üzüm bağlarını söktüklerini dosta düşmana ilan etmişler. Arazinin bir bölümüne -herhalde göstermelik olacak şekilde- ceviz ağaçları dikilmiş, kalan büyük kısmı mı ne olacak? "Zaman içinde konut inşa edilip satılması planlanmaktadır" demişler.

Ankara'da kaybolan bağlar, Ankara'nın kayıp dereleri ile her bir karış toprağın rant alanı olarak "değerlendirilmesi" ile bağlantılı tabii ki. Yine de enseyi karartmak olmaz: diğer bölgelerde olduğu gibi Ankara çevresinde de yaşayan bağlar, bu koşullara rağmen yeni yapılan bağlar var. Bağ işine girişmenin kendisi bir çeşit bağbozumu belki de. Bağbozumları kitabının kurgusu gibi, Gazete Solfasol'ün okuru, yazarı, çizeri olan yapısı gibi. Ankara'daki bağların da, sosyal kültürün de, politik yaşamın da hazır mevsimi gelmişken şenlikli bağbozumuna ihtiyacı var. Üzerimizdeki baskıcı rejimi bir kat daha kalınlaştıran salgın koşullarına rağmen, ayrık otlarına benzer bir ağa dönüşmüş erişim ağlarımızı kullanarak üretmeye devam etmek ve üretimimizi hak ettiğimiz şenliklerle kutlamak. Kitabın tarif ettiği özgürlükçü ağları bağlamanın belirli bir zamana, belirli bir mekâna bağlı olmayan, gezici olanakları...

Evren ve Öğdül Bağbozumları kitabında kendilerini ve yazma serüvenlerini anlatırken "Komünizmlerden anarko-komünizmi, bitkilerden ayrıkotunu, şenliklerden de Potlaç'ı sevdik" diyorlar. Aynı bizim gazetelerden Ankara'nın gayriresmî gazetesini sevmemiz gibi.

"Bağı bozun, hemen şimdi!"

- Yazıya konu olan ve alıntıların yapıldığı kitabın künyesi: Süreyya Evren ve Rahmi Öğdül (2002) Bağbozumları Kültür, Politika ve Gündelik Hayat Üzerine, Stüdyo İmge, İstanbul.

- Yazıda geçen haberin bağlantısı: https://artigercek.com/haberler/isiklar-holding-kalecik-uzumunun-yetistigi-baglari-insaat-yapmak-icin-soktu

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış