2013 Temmuzunda, daha Gezi’nin gazı burnumu sızlatırken Şili’ye gittim. Orada da gazın eksikliği yoktu. Liseliler, üniversite eğitiminin pahalılığına isyan ediyorlardı. Santiago sokaklarında polisle taşlı, sopalı, biber gazlı kovalamacalar yaşanıyordu. Santiago’da 30'dan fazla üniversite var. Sadece 1 tanesi devlet üniversitesi, diğerleri özel. Tek devlet üniversitesinin bile maliyeti, bizdeki özel üniversitelere denk geliyor, özellerin yanına orta sınıfın bile yanaşması neredeyse imkansız. Eğitim kalitesi çok düşük, üniversiteler ticarethane; parayı bastıran diplomayı alıyor.
Şili maden zengini. Madenlerin tapusu da 4–5 tane ailenin elinde. Bu aileler Pinochet’ci aileler. Bütün zenginlik onların kontrolunda. Sözde askeri darbe geçmiş, demokrasi gelmiş ama darbe ile hiç yüzleşilememiş. Pinochet 90 küsur yaşında eceliyle, rahatı yerinde öldü.
Bunun toplum psikolojisindeki yansıması derin bir ümitsizlik. “Ne yaparsak yapalım hiçbir şey değişmeyecek” hissi hakimdi. Bu his içinde öğrenci hareketi de sönümlendi ve dağıldı.
O dönemde başkan dolar milyarderi Piñera idi. Kendisini Cem Uzan gibi düşünebilirsiniz. 2013 sonundaki seçimlerde Bachelet’in öğrenci hareketi önderlerini de içine alan sol ittifakına karşı iktidarını kaybetti. Bachelet temel sosyal hakların sağlanması ve gelir dağılımı eşitsizliğinin düzeltilmesine vurgu yapan bir kampanya ile başarılı oldu.
"ABD menşeili neoliberalizmin yükseldiği yıllarda dünyanın iki ayrı ucundaki iki laboratuar ülkeden birisi Şili diğeri ise Türkiye'ydi. Sonuçları iki ülke için de benzer oldu. Şimdi Şili hedef tahtasına neoliberalizmi koydu, vuruyor. İşleri kolay değil ama bu sefer ümit yüksek çünkü teşhis doğru, hedef doğru. Neye itiraz ettiklerini biliyorlar ve “eşit bir toplumu baştan kuracağız” diyorlar"
Temel sosyal haklar derken, mesela kürtajın yasallaştırılması. Şili kürtajın tıbbi zorunluluk durumunda bile yasak olduğu batımızdaki tek ülke idi. Fetüs ölmüş, annenin hayatı tehlikede ama kürtaj olamıyorsun. Doğum kontrol hapı, ertesi gün hapı yasak. Parası olan Avrupa’ya gidiyor kürtaj olmak için; olmayanlar merdiven altlarında can pazarında. Boşanma da yok. 2004'e kadar hiç yok, 2004'te bir düzenleme gelmiş ama pratikte karşılığı yok. Bunlar hep ağır Katoliklik. Ama ne kadar bastırmaya çalışsan da insanlar sevişecek. Yürümeyen bir ilişkinin içinde de kimseyi kolay kolay tutamazsın. Sonuç istenilenden oldukça uzak. Çocuk yaşta bekar anneler ciddi bir sosyal problem, devlet maddi destek oluyor. Kağıt üzerinde evlilikler, gerçekte başka hayatlar yaşanıyor. Bachelet bu durumları bir miktar iyileştirdi ancak 1 dönem iktidarda kalabildi. Şu anda yine Piñera iktidarda.
2019'daki isyan da yine liseli öğrencilerin, toplu taşım ücretlerine yapılan zammı protestosuyla başladı ve bu sefer kısa sürede sorunun özünü hedefe koydu: “Neoliberalizm Şili’de doğdu, Şili’de ölecek” ABD menşeili neoliberalizmin yükseldiği yıllarda dünyanın iki ayrı ucundaki iki laboratuar ülkeden birisi Şili diğeri ise Türkiye'ydi. Sonuçları iki ülke için de benzer oldu. Şimdi Şili hedef tahtasına neoliberalizmi koydu, vuruyor. İşleri kolay değil ama bu sefer ümit yüksek çünkü teşhis doğru, hedef doğru. Neye itiraz ettiklerini biliyorlar ve “eşit bir toplumu baştan kuracağız” diyorlar.
Yorumlar (0)