Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Cumhurbaşkanını Ayağına Getirten Fotoğrafçı

Bir fotoğrafhane düşünün; 1950'lerde Ankara'nın en şık caddesi olan Anafartalar'da portre fotoğrafı ile meşhur. Sahibi Osman Bey müşterilerini kendi seçiyor, her içeri girenin portresini çekmiyor. Seçtiği müşteriyi oturtup etrafında dönüp dolaşıp inceliyor, kimdir necidir anlamaya çalışıyor; önden, yandan bakıyor, portreyi ondan sonra çekiyor. Portre, çekileni o kadar iyi yansıtıyor ki; Osman Darcan'ın ustası Othmar Pferschy bile hakkını teslim ediyor: "Osman Darcan, beni portrecilikte tek geçen öğrencim."

Cumhurbaşkanını Ayağına Getirten Fotoğrafçı

İşte bu müşterisini kendi seçen fotoğrafçıya bir gün bir telefon geliyor. Osman Bey "Hayır efendim, dükkan dışında çekim yapmıyorum" diyip kapatıyor. Az sonra telefon yeniden çalıyor. Arayan kişinin Cumhurbaşkanı Celal Bayar olduğu anlaşılıyor. Osman Darcan'ın rengi sapsarı oluyor, "Eyvah ben ne yaptım, beni asarlar!" diye korkuyla dükkanda dolanmaya başlıyor. Birkaç gün sonra Anafartalar Caddesi trafiğe kapatılıyor, Celal Bayar yüzlerce polis eşliğinde dükkana geliyor
ve kızgın bir şekilde "Koca cumhurbaşkanını ayağına getirdin, görelim bakalım sanatını!" diyip fotoğraf çektiriyor. Sonuçtan o kadar memnun kalıyor ki, fotoğrafını imzalayıp fotoğrafçısına hediye ediyor.

Osman Darcan, nam-ı diğer Foto Osman, 1909 Almanya doğumlu. Annesi Alman, babası Almanya'ya diplomasi okumaya gitmiş bir Türk. Babasının görevi gereği Atina'dayken Yunan fotoğrafçı Koçço'nun yanında fotoğrafçılığı öğrenen Osman, askerlik için gittiği İstanbul'da fotoğrafçı Othmar Pferschy ile tanışır. Pferschy daha sonra Ankara'daki Matbuat Umum Müdürlüğü'nde "Propaganda Fotoğrafı Spesiyalisti"

kadrosuyla işe girer ve Osman'ı da bu kurumun açtığı sınava girmeye teşvik eder. Osman sınavı birincilikle kazanır, iki yıl Pferschy ile çalışır, fotoğrafın yanı sıra film de çeker.

1947'de sanatını yeterince icra edemediğini düşünerek Matbuat Umum Müdürlüğü'nden ayrılıp Anafartalar Caddesi'ndeki Köklü Han'da Foto Osman'ı açar. Devlet Tiyatrolarında sergilenen oyunların, aktör, aktris ve yazarların, Ankara'ya gelen virtüöz ve revü sanatçılarının, Bayar, İnönü, Menderes gibi siyasetçilerin fotoğraflarını çeker. Ayrıca 1953'te tamamı Ankara'da çekilen ilk yerli film olan Kaderin Mahkumları'nda kameramanlık yapar. Yoğun çalışma temposuna, ısmarlanıp alınmayan fotoğraflara ve her geçen gün biriken borçlara kalbi daha fazla dayanmayan Osman Darcan 1963'te vefat eder.

Matbuat Umum Müdürlüğü günümüzde artık Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM) adı altında faaliyet gösteriyor. BYEGM'in emekli olmuş fotoğrafçılarından Uğur Kavas, Ankara fotoğrafçılarını araştırırken rastlamış Foto Osman'a. Osman Darcan'ın oğlu Mete Darcan ile tanışmış, bir sözlü tarih çalışması yapmış, kurumsal ve kişisel fotoğraf arşivlerini kurcalamış. Sonunda çok kapsamlı bir Osman Darcan kitabı çıkarmış
ortaya. Tüm geliri Türk Eğitim Vakfı'na bağışlanan kitabın bir de sergisi açıldı. 1-11 Aralık'ta Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde gerçekleşen sergide Osman Darcan'ın Matbuat Umum Müdürlüğü ve Foto Osman döneminde çektiği fotoğraflar yer aldı. Solfasol
okuru, Uğur Kavas'ı daha önce kendisiyle yapılan söyleşiden hatırlayacaktır. Bu, bir Ankara ve fotoğraf sevdalısı olan Kavas’ın altıncı kitabı. Darısı diğer Ankara fotoğrafçılarının başına.

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış