Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya
Eğleniyor Muyuz?

Aykut Öz’ün 22 Aralık 2020’de Cer Modern Sanatlar Merkezi Hub Art Space’de açılacak resim ve heykel sergisi günümüz dünyasının sürekli hale gelen haz ve mutluluk zorlamasını sorguluyor. Sergi açılışında modern dansçı Özgür Adam İnanç'ın koreografisi ve seramik sanatçısı Yeşim Baltacıoğlu’nun dansçıları sergideki resim ve heykellerle özdeştirmemizi sağlayan makyajı ile haz zorlaması ve tüketim kavramlarının altını çizen bir dans performansı izleyeceğiz. Salgın gündemi ile sarmalanmış ruh halimizi biraz değiştirip, bizi gerçekten ne mutlu ederdi diye, her zaman mutlu olmak zorunda mıyız diye düşünmek için yolunuz düşer belki. Performansa sınırlı sayıda katılım kabul ediliyor. Dileriz çevirim içi platformalardan da izleme olanağımız olur. Size bu sergiyi bizzat sanatçının sözleri ve Baudrillard’ın vurgusu ile tanıtmak istiyoruz.

Yaşamıyla ve gelişimiyle, kurduğu uygarlıklarla, yarattığı din, dil, kültür sanatla birlikte dünyanın en kurgusal canlıları biziz. Öyle bir hal aldı ki önce kavramsal anlamda gerçeği bulduk, bilimle temellendirdiğimizi düşündük. Mağaradan çıktığımızı zannederken duvarları haz unsurlarından örülü, renkli cafcaflı başka bir mağarada bulduk kendimizi. Şimdi neyin gerçek olduğunu bilemediğimiz muğlak bir ortamda eğlenceli, mutlu bir hayat sürüyormuşçasına bu mağarada yaşıyoruz. İhtiyacımız olmadığı halde, sahip olduklarımızın kıymetini bilmeden yenilerinin peşine düşüyoruz. En hayati olanları da ev ve araba sahibi olmak ve tabii tüm bunları başkalarına en fiyakalı şekilde göstermek, bu artık bir zorunluluktur adeta. Gösteri devam etmeli tabii. Sanal paylaşım ortamlarında sürekli mutlu ve eğlenceli bir hayat sürüyormuş gibi imajlarla, beğeni beklentileriyle, takipçi skorlarıyla bir haz zorlaması içine sokuyoruz kendimizi. Sürekli her şeyi olumlayarak evrene pozitif enerjiler göndermek isteyenler, kısa zamanda parayı bulmak isteyenler, tensel zevklerin peşinde koşanlar, zihinsel değişimler için maddeler kullananlar, oyun peşinde koşanlar vs. Hepimiz bunlardan en az biriyiz.

Sürekli haz ve mutluluk zorlaması içinde gerçekten ne istediğimizi, bizi neyin mutlu ettiğini anlayamadığımız bir hal içine sokuyoruz kendimizi. Hayat biraz roller coaster gibi, arada bir düşme hissinin de tadına varmayınca çıkış anlamını yitiriyor. Bir de aynı anda yemek yememek lazım. Üst baş batar, ne roller coasterın keyfini alırız, ne de yemeğin tadını.

"Tüketimin ilkesinin ve erekselliğinin haz olmadığının en iyi kanıtlarından biri, bugün hazzın bir zorlama olması ve hak ya da zevk olarak değil, ama yurttaşlık görevi olarak kurumsallaşmış olmasıdır. Tüketici-insan kendisini haz almak zorunda olan şey olarak bir haz ve tatmin işletmesi olarak düşünür. Mutlu, âşık, övgüye boğan/övgüye boğulan, baştan çıkaran/baştan çıkarılan, katılımcı, keyifli ve dinamik olmak zorunda olan olarak. Tüketici İçin, modern yurttaş için yeni etikte geleneksel çalışma ve üretim zorlamasının eşdeğerlisi olan bu mutluluk ve haz zorlamasının elinden kaçıp kurtulmak mümkün değildir." (Jean Baudrillard, 2002. Tüketim Toplumu, Ayrıntı Yayınları: İstanbul)

Yazar Aykut Öz

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış