Loş ışıklı kıraathanenin kenar masalarından birinde, kesif sigara dumanına aldırmayan bir grup genç, hararetli bir tartışmaya girişmişti. Enver Gökçe, yeni yazdığı ‘Görüşmeci’ adlı şiirini arkadaşlarına okuyordu.
Bugün görüş günümüz Dost kardeş bir arada Telden tele
Mendil salla el salla Merhaba!
İzin olsun hapishane içinde Seni
Senden sormalara doyamam Yarım döner cıgaranın ateşi Gitme dayanamam
15. Yıl Kıraathanesi’nde kimler vardı o gün bilinmez; Enver Gökçe, Mehmet Kemal, Ceyhun Atuf Kansu, Arif Damar (Barikat) ve henüz 21 yaşında şiire meraklı Ahmet Arif isimli bir genç... Hepsi, şiiri ilgiyle dinliyorlardı. Konuşmalar şiir üzerine yoğunlaşmakla birlikte, zaman zaman daha alçak sesle politik konulara girildiği de oluyordu.
Türkiye Gençler Derneği
O yıllarda Ankara’da hareketli günler yaşanıyordu. Üyesi oldukları Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi (DTCF) Öğrenci Derneği’nin okul içindeki faaliyetleri durdurulmuştu. Denizciler Caddesi’nde ahşaptan yapılmış iki odalı eski bir Ankara evinde ‘Türkiye Gençler Derneği’ adıyla kurdukları dernek, bir grup gerici tarafından basılıp dağıtılmıştı. Baskın sonrası dernek hakkında açılan dava ise devam ediyordu.
Aynı gerici grup çok geçmeden 1947 yılında DTCF’de rektörün odasını da basmış Behice Boran, Niyazi Berkes ve Pertev Naili Boratav gibi “komünist hocaları istemiyoruz” diyerek rektör Şevket Aziz Kansu’yu istifa etmek zorunda bırakmıştı. ‘Özerk üniversite’ arayışına ilk darbe o gün vuruldu. İsmail Hakkı Tonguç’un oğlu Engin Tonguç, akrabası Şevket Aziz Kansu’nun bu olay sonrasında yalnız bırakıldığına vurgu yaparak, “Şevket Aziz Kansu’nun yanılgısı, CHP’nin kendi çıkardığı ‘Üniversite Özerkliği’ yasasına, kendisinin (CHP’nin) saygı duyacağını sanması olmuştu” diyerek yaşananları özetledi (Umut Yolu, s.103, 1984).
1948 yılında Enver Gökçe, ‘Türkiye Gençler Derneği’ davasından beraat etti. Üç ay kadar kaldığı cezaevinden çıktıktan sonra soluğu 15.
Yıl Kıraathanesi’nde aldı. O gün arkadaşlarına okuduğu ‘Görüşmeci’ adlı şiirini, cezaevindeyken yazmıştı. Bir yıl kadar önce yazdığı, DTCF baskınını konu alan ‘Fakültenin Önü’ şiirini de yine bu kıraathanede arkadaşları ile paylaşmıştı. O yıllarda 15. Yıl Kıraathanesi, özellikle sol görüşlü aydınların
"O yıllarda 15. Yıl Kıraathanesi, özellikle sol görüşlü aydınların toplanma yerlerinin başında geliyordu. Bu durum 1951 yılı TKP (Türkiye Komünist Partisi) tevkifatına kadar devam etti" toplanma yerlerinin başında geliyordu. Bu durum 1951 yılı TKP (Türkiye Komünist Partisi) tevkifatına kadar devam etti. Sonrasında herkes bir tarafa dağıldı. Kimileri de cezaevlerini mesken tuttu.
Cumhuriyet’in 15. yılında açılan bir kıraathane
15. Yıl Kıraathanesi, bir köşesinde bilardo masası bulunan, mermer masalı, lüks olmamakla birlikte açıldığında dönemin modern sayılabilecek kıraathanelerinden biriydi. 60’lı yılların sonlarına doğru bilardo masasının yanına langırt masalarının da eklendiğini hatırlayanlar var.
Kemal ve Şevket Zor kardeşler tarafından işletilen 15. Yıl Kıraathanesi, İtfaiye Meydanı’nda Azat Sokak’ta 10 numaralı binada faaliyet gösteriyordu. 1938 yılında, Cumhuriyet’in 15. yıl dönümünde açıldığından, sahipleri kıraathaneyi bu şekilde adlandırmış olmalılar. Azat Sokak, Kosova Sokak’ı dik kesen Temiz Sokak’ın batı yönde devam eden uzantısı şeklindeydi. Yıkılan İller Bankası binasının arka tarafından Atatürk Bulvarı’na bağlanıyordu. Kıraathane, 1990 yılları başlarına kadar varlığını korudu. Daha sonra Azat Sokak iptal edildi.
Kıraathane de tarihe karıştı. Yerini arayacak olanlara, Melike Hatun Cami’nin güneydoğu tarafında bulunan minaresi altına gitmelerini öneririm.
Yurt gibi kullanılan oteller, kantin gibi kullanılan kıraathaneler
Ankara dışından okumaya gelen öğrenciler kalacak yer bulamadıklarından çoğunlukla İtfaiye Meydanı çevresinde yoğunlaşmış olan eski hanlardan bozma ucuz otellerde konaklardı. Bu nedenle kıraathanenin müşterileri arasında aydınların yanı sıra üniversite öğrencileri yoğunluktaydı.
Gazeteci Mehmet Kemal, bu durumu şöyle anlatıyor; “Öğrenci yurtları yoktu. Taşradan gelen arkadaşları barındırmak için bir yer gerekliydi. Hergele Meydanı’nda, meydanın ortasında ahşap eski bir han vardı. Osmanlı hanlarının benzeri. Hanın adı Kırşehir Hanı idi ama biz ‘Aşiret Hanı’ diyorduk. Öğrenci olan-olmayan arkadaşlarımız birkaçı bir arada, bu odalarda barınırdı" (Türkiye’nin Kalbi Ankara, s.257, 1983). Ünlü romancımız Yaşar Kemal’in de (Kemal Sadık Göğçeli adı ile) bu handa kalanlar arasında olduğunu belirtelim.
1940’lı ve 1950’li yıllara ait kayıtlarda adı geçen Kırşehir Hanı, Mustafa Güven tarafından işletiliyordu. 15. Yıl Kıraathanesi’ne oldukça yakın bir konumda, o zamanlar adı Tavus Sokak olan Kosova Sokak üzerinde bulunuyordu. Aynı sokakta 11 numarada bulunan ‘Nevşehir Hanı ve Oteli’ de öğrencilerin konakladığı sokaktaki çok sayıdaki otelden biriydi. Bahaddin Ünvar tarafından işletilen Nevşehir Hanı’nın içinde, aynı kişinin işlettiği küçük bir bakkal dükkânı da yer alıyordu.
Nevşehirli Cemal’in hanın yanında açık şarap satan bir mekânı vardı. Hergele Meydanı’nın seyyar esnafları ve ayakçılarının (eline aldığı malları dolaşarak satanlar) yanı sıra handa kalan üniversite öğrencileri de Nevşehirli Cemal’in iyi müşterileri arasındaydı. Nevşehirli Hacı Mehmet Ağa’nın lokantası ise öğrencilerin paralı oldukları dönemlerde tercih ettikleri bir yerdi. Bu yıllarda Halil Beşev ve Rüstem kardeşlerin İtfaiye Meydanı, Çaputçu Han’da üretmeye başladıkları Dikmen Şarapları, sonraki yıllarda ünlenecekti.
Kıraathanenin solcuları ve polisleri
İtfaiye Meydanı’nda bu dönemde 2 önemli okul yer alıyordu. Bunlardan ilki günümüzde Ankara Vakıf Eserleri Müzesi’nin bulunduğu binada 1929-1946 yılları arasında faaliyet göstermiş olan Ankara Hukuk Fakültesi, diğeri ise 1932 yılında açılan, ancak 1937 yılında şimdiki binasına taşınan Gazi Lisesi’dir. Bu okulların öğrencileri için, 15. Yıl Kıraathanesi okul kantini gibiydi. Tavus Sokak üzerinde öğrencilerin aynı amaçla kullandıkları başka kahveler de vardı. Sonradan adı Şark Kıraathanesi olan 10 numarada bulunan Cumhuriyet Kıraathanesi ve 1 numarada bulunan Toros Kıraathanesi bunlar arasında sayılabilir.
Mehmet Kemal’e kulak verelim; “Hergele Meydanı’nda Onbeşinci Yıl Kahvesi’nde kışları barınır, ders çalışır, yazar, okur, tavla oynardık. Nedense bu yerler iktidar polisinin sürekli gözetimi altındaydı. İktidarın solcu diye tanımladığı bu gençleri polis izlerdi. Bugünle karşılaştırılırsa, o günün gençleri iktidar için lüks solcular sayılır.” (Türkiye’nin Kalbi Ankara, s.258, 1983).
Mehmet Kemal ‘Politika ve Ötesi’ köşesinde, 15. Yıl Kıraathanesi ile ilgili şöyle bir anısını daha aktarıyor. Kahvede birkaç kişi otururken cigaraları bitmiş, ama cigara parası yok. Daha doğrusu cigara parası var da beş kuruş eksik. Derken masa masa dilenen bir dilenci çıkagelmiş. Elinde küçük bir kâse,"Hergele Meydanı’nda Onbeşinci Yıl Kahvesi’nde kışları barınır, ders çalışır, yazar, okur, tavla oynardık.”
kâsenin içinde de paralar. Muzip arkadaşlardan biri dilenciye seslenmiş, “Baba, cigara parası eksik şuradan bir beşlik alalım mı? Sonra nasıl olsa veririz." Dilenci, "Al evlat, demiş, yabancı değilsiniz, paranız çıkıştığında verirsiniz.” Kahvede bekleşen polisler, belki o günkü raporlarına, "Dilenciden beş kuruş ödünç aldılar" diye yazmışlardır. Belki de bizim solcu öğrenciler bugün de dilendiler diye... (19 Nisan 1993, Cumhuriyet)
Azat Sokak ve Kosova Sokak’ın halleri Kıraathanenin bir bina altında 1941 Polis Rehberi krokilerinde de gösterilmiş olan Doğanbey Polis Karakolu vardı. Hacıdoğan Mahallesi bu karakolun sorumluluk alanındaydı. Azat Sokak’ta kıraathanenin karşı tarafında yer alan 9 numaralı binada Şenyüz Lokantası bulunuyordu. Seyhan Oteli, Mudanya-Kırşehir Palas Oteli, Ünlü Otel ve Vatan Oteli de 1960 ve 70’li yıllarda, 15. Yıl Kıraathanesi ile aynı sokakta (Azat Sokak’ta) faaliyet gösteriyordu.
Seçilmiş Hikayeler Dergisi’nin 1948 yılında yayınlanan bir sayısında Mehmet Akalın, ‘Hergele Meydanı’ adlı bir yazı yayınladı. Turan Tanyer’in
bu yazıdan yaptığı aktarıma göre, “Nevşehir Hanı önü çamur deryası içinde; sıra sıra dizilmiş seyyar satıcılar, askerler, köylüler ve işçilerle alışverişteler. Aynadan, taraktan tutun da ciğer kavurması ve tulumba tatlısına kadar hepsi yan yana... Handa yatan üniversiteli gençler, Onbeşinci Yıl Kahvesi’,ne gelebilmek için çamurdan ve kalabalıktan geçmeye razılar, fakat kahvede yer bulmak da mesele... ”(Edebiyatçı Mekanları, Kitap-lık Dergisi, sayı 90, Ocak 2006).
İtfaiye Meydanı’nın yazın tozuyan sokaklarında koşuşturmaktan bunalanlar, serinlemek için soluğu seyyar şerbetçi, limonatacı ve gazozcuların önünde alırdı. Gazozlar, çabuk erimemesi için üzeri yeşil yapraklarla örtülen buz kalıpları üzerine dizilirdi. Yeşildağ, Elmadağ, Altındağ ve Uludağ gazozları 40’lı yıllarda Ankara’da en gözde içecekler arasındaydı. 50’li yıllarda gazoz imalathaneleri hızla çoğaldı. Hatta ‘Şehir Gazozları’ İtfaiye Meydanı’nda Yenice Sokak’ta imal ediliyordu. Vitaminal Gazozları’nın da bir dönem İtfaiye Meydanı’nda üretim yaptığını biliyoruz.
Yorumlar (0)