Öykülerinde İstanbul’u anlatan Sait Faik’in bu “roman”ı hem İstanbul’da, hem de başkent Ankara’da geçer. Romanın kahramanı Konsolos Vildan Bey’in kızı Vildan, babasının mesleği gereği Avrupa görmüş, görmekle kalmayıp yurt dışında eğitim görmüştür. Vildan Bey emekli olunca Ankara’ya yerleşmiştir. Gazeteci Özdemir ile evlenmiş olan Nevin’in İstanbul’da bir vapurun rüzgâr tutmayan dış kanapelerinde oturmuşken Ankara’daki bir soğuk geceyi anışıyla başlar Kayıp Aranıyor.1 “Hep kuru soğukların nadir görüldüğü şehirlerde yaşamıştı. Yalnız Alplerde bir küçük Fransız şehrinin gecesini, bir de bir Ankara akşamını hatırlıyordu. Bir kış günüydü, ama şıkır şıkır güneşli bir kış günüydü Ankara’da.
Zehir gibi acı bir rüzgâr, bütün gün yüzünü didiklemiş, durduğu zaman temiz ve kadın, sıcak ve kınalı bir Anadolu orospusu elleriyle, altınlar içinde, şalvarlar içinde, elde örülmüş kırmızı konçlu yün çoraplar, abalar, tezgâhta dokunmuş çullar içinde biraz ağırca insan kokulu bir kasaba kahpesi elleriyle her tarafını yoklamıştı. Güneşle, bu hünsa güneşle oynaşmaların en sürüp gideni yarım dakika bile sürmemiş, ısırıcı soğuk yeniden onu çimdiklemeyi, sonra ağrıtacak kadar sıkmayı ihmal etmemişti. İş gün batınca çatallaşmıştı. Bozkırların üstüne yangınlar, kınalar, rujlar, kırmızı kadın parmakları, pembe çocuk tenleri serperek altını, kehribarı bol; kanı, celladı bol bir güneş, kiremitleri altından kerpiç binaları ateşleyerek batmıştı.
Batar batmaz da gündüz yine bir parça nemli şehrin buğusu uçmuş, kuru soğuk bastırıvermişti. Rüzgâr kesildiği halde bile dayanılmaz bir soğuk çıkmıştı. Kim bilir civa sıfırın altında nerelere büzülmüştü. Ne olursa olsun, demiş, kadınlığına bakmadan, ayaküstü erkeklerin bira içtiği bir yerde iki kadeh konyak içmişti. Sonra ıssız bir lokantaya girip yemek yemiş, iki kadeh de orada içmişti. Lokantadan çıkar çıkmaz soğuk sanki boğazına atılmıştı. Böğrünün iki tarafından bir demir korsa gibi sıkmıştı. Oteline kadar varamıyacağını sanmıştı. Sonra yarı yolda ferahlamıştı, değişivermişti. Hiç bu kadar sıhhatli olduğunu bilmiyordu. Otelin kapısından dönmüş, Yenişehir’e doğru yürümek arzusuna kapılmıştı.” (s. 2-3) Sait Faik, bu romanı yazmadan önce Ankara’ya gelip gitmiş midir, Ankara’da bulunmuş mudur, bilemiyorum. Çok da önemli değil. Önemli olan, rüzgârın, -- Ankara rüzgârının; güneşin, -- “bozkırların üstüne yangınlar, kınalar, rujlar, kırmızı kadın parmakları, pembe çocuk tenleri serperek altını, kehribarı bol; kanı, celladı bol bir güneş, kiremitleri altından kerpiç binaları ateşleyerek batan Ankara güneşinin; soğuğun, -- Ankara’nın insanın boğazını sıkan soğuğunun böylesi betimlenmiş olması. Kayıp Aranıyor 1953 yılında yayınlanmış. İlk basımı o yıl Varlık Yayınlarınca yapılmış.
Nevin’in otelinin kapısından dönerek Yenişehir’e doğru yürümek arzusuna kapılması, otelinin Ulus’ta olduğu yargısına vardırıyor. Bu da doğal. Çünkü o sıralar başkentin merkezi hâlâ Ulus. Nitekim, romanın kahramanı Nevin bir otobüs yolculuğu sonunda “Ulus Meydanı’nı zor buldu. Otobüsten indi Ne güzel bir bahar günüydü. Meydanda bir elma çiçeği kokusu duydu.” (s. 19) O sıralar Ankara’da çiçek kokuları duyumsanabiliyormuş demek. Öykünün bir başka yarinde şöyle yazmıştır Sait Faik: “İçini bir keder, bir bahar akşamı kederi sardı. Ankara mor, kokulubir gecenin içine gömülmüştü.”
Nevin, Gar Lokantasında yer yemeğini. (s.25). O sıralar, 1950’li yıllar, Ankara’da bugünkü gibi otomobil bolluğu yok. Kentin bir yerinden başka bir yerine otobüsle ulaşılıyor. Bakanlıklar’a otobüsle gidiliyor. Ankara’da gazeteci olarak görevli olanlar için “Iş çok karışık. Önce bir vekili göreceksin. Sonra İnhisarlar’da bir küçük memuru ziyaret gerekiyor. Oradan Milli Eğitim Bakanlığı’na, bir lise müdürüne, bir profesöre; son olarak bir de doktor görmelisin.” Program uygulanabilir mi? Öngörülen süre içinde ziyaretler, görüşmeler gerçekleştirilebilir mi? Yanıt oılumsuzdur: “Halbuki saat on ikiydi. Vekil gelmemişti. İnhisarlı’da görmesi gereken küçük memurun başını kaşımaya vakti yoktu. Hem ne söyleyeceğini bilmiyordu. ‘Kendisi gelsin, kendisi gelsin. Şimdi işim var, sonra geliniz, şimdi işim var. Hanım kızım elimdem gelmez. Müdür Bey’e sormak lazım.
Dur bakalım, dur bakalım,’ demiş, kaybolmuştu.” (s. 34) Gazeteci Özdemir ile evli olan Nevin, eşinden ve görevli olduğu gazeteden ayrılır ve İstanbul’a dönmek üzeredir. “Şimdi kendisini sahiden hür hissediyordu. Gazeteyle vazifesini bitirmişti. Özdemir’le ilgisini kesmişti. Bu akşam büsbütün kesecekti. Ankara’yı, stepin ortasındaki bir Avrupa küçük şehrine benzyen bu güzel şehri bırakacaktı. Birdenbire Ankara ona pek sevimli, pek cici geldi. Sanki onu cebine almış gibiydi. O Avrupa’da da böyle küçük şehirlere delicesine bağlanırdı. Halbuki Paris’ten korkardı. Babası da öyleydi. Konsolosluk ettiği büyük şehirden kaçıverir, kalkar İsviçre’nin bir köyüne, bir oteline gider kapanırdı.” (s.53) Nevin gazetesinden ayrılacağı için yerine genç bir muhabir gönderilmiştir. Nevin, İstanbul Pasthanesine yerine gelen çocuğu görünce, öğleyin o çocuğa söylediklerini anımsar: Söyledikleri Ankara’da nelerin yapıldığı, nelerin yapılamayacağıdır: “…
Ona neydi sanki? Çocuk nasıl isterse, ne isterse yapardı. Ne diye hevesini kırmıştı. Niye mesela ‘Daha çok cinayetleri, kavgaları, yaralamaları, ırza geçmeleri, yol kesmeleri, hırsızlıkları, doladırıcılıkları tahlil etmeli. Bunlarda bol bol roman malzemeleri vardır. Onun için büyük şehirler bu bakımdan daha verimlidir. Ankara’da muhabirlik siyasi nutuk, meclis zaptı, antant haberi, siyasi ve içtimai külltürel haberden öteye geçemez. Bunlar da roman için tuğla vazifesi görmezler,’ demişti.
Belki genç adam bu senelerin bir siyasi romanını yazacaktı.” (s.56). Sait Faik, o dönemin Ankarasını “küçük” bir yerleşim olarak görmektedir. 1950’li yıllar düşünülünce, İstanbul ile kıyaslandığında bu yargısını olumlamamak zor. Ne var, Başka yazarlar gibi Ankara’yı yaşanmayacak bir yerleşim olarak görmek yerine, çiçek kokuları duyumsanan bir küçük kent olarak değerlendirmiştir. Dahası, İstanbul yazarı olarak kimliklendirilmiş oluşuna karşın bir uzun öyküsünün başrollerinden birini Ankara’ya vermiştir. 1 Sait Faik Abasıyanık: “>Kayıp Aranıyor”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Eylül 2017 (Alıntılar bu kitaptan yapılmıştır.)
Yorumlar (0)