Sakin, İstikrarlı, Minimalist
Ankara Hayatı
Doğma büyüme Ankaralıyım. Çocukluğumda uzun yaz tatillerinin ardından Ankara’ya dönüşlerimizden aklımda kalan en berrak imge yaşadığımız Aydınlıkevler’deki Arama Sokak’ın kaldırımlarının kenarında biten mis kokulu, eflatun çiçekler... Çalıyı andıran o kavruk bitkinin dallarını süsleyen o çiçekler benim için adeta sakin, istikrarlı, minimalist Ankara hayatına geri dönüşümüzün işaretiydi.
Direngen bir Kendini Bilme
Halidir Ankara
Ankara’yı betimlemek için kullanılan sıfatlar genelde az önce saydıklarımla aynı çizgiyi takip edecektir. Ankara için sürprizli bir şehir diyemeyiz örneğin. Ama aynı zamanda muhafazakar bir şehir olduğunu da söyleyemeyiz. Geçen mevsimlere, yıllara aldırmaksızın ısrarla aynı yerde biten kaldırım kenarı çiçeği gibi ümit var bir yanı vardır Ankara’nın, oradadır. Üzerinden geçen kışa rağmen, aynı yerden yeniden filizlenen, direngen bir kendini bilme halidir Ankara.
Ufku Görme Hakkımız
Bu kısa videoda size “ufku görme hakkımızdan” söz etmeyi planlamıştım. Ama sanırım şu birkaç cümle ile yetineceğiz: Her geçen mevsimde, uzun ayrılıklardan her dönüşte, devasa beton yığınlarının gölgesinin heyula gibi üzerimize biraz daha çöreklendiği bir şehre dönüşüyor Ankara.
Nefes Aldığımız Küçücük
Adacıklar, Rant İstilasında Eriyor
Beton yığınları arasında nefes aldığımız küçücük adacıklar bu rant istilasında eriyor. Bu kadar çok gökdelende, bu kadar çok kulede kim oturuyor? Bu kadar çok AVM’de kimler alışveriş ediyor? Kent hakkımız, ufku görebileceğimiz her boşluğu anbean dolduran bu doymak bilmez iştahla, kentin kaderini birbirinden pek de farklı olmayan iki muhafazakar arasında yapılacak seçime terk eden aktüel siyasete bırakılmayacak kadar kıymetli...
Öyle değil mi?
Ülkü Doğanay
Ülkü Doğanay’ın yazılarını izliyor musunuz, bilmiyorum. Solfasol’ün 23 Aralık’taki Yerel Yönetim Forumuna katılamadığı için gönderdiği videoda yaptığı konuşmanın metnini bulacaksınız yanda ve kısacık paragraflarında tanıyacaksınız Ülkü’yü...
Ülkü Doğanay belki, her görene ne kadar ince ve kırılgan bir yapısı olduğunu düşündürecek kadar zarif ve naziktir. Ancak siz bir de Ülkü’nün, direnişçi ve geçit vermeyen mücadeleci yönündeki kararlılığını bir tanısanız... Ankara Üniversitesi Rektörü İbiş tarafından, barış mektubunu imzaladığı için KHK ile İletişim Fakültesi’ndeki işine son verildikten sonra da, bütün gücüyle direnmeye devam ediyor.
Konuşmasında mis kokulu eflatun çiçeklerden bahsediyor, ama hem Ankara’nın nasıl bir hemşerisi olduğunu anlatıyor, hem de Ülkü’nün Ankara’sının nasıl bir yer olduğunu... Daha sonra da, doymak bilmez iştahı ile Ankara’nın üzerine çöken doymak
bilmez rant iştahının, kenti nasıl, nefes almanın bile güçleştiği bir heyulaya dönüştürdüğünden bahsediyor.
Ve kentin kaderinin, neden iki muhafazakar aday arasında yapılacak bir tercihmiş gibi görülen sürece teslim edilemeyeceği hakkındaki düşüncelerini söylüyor...
Gerçekten, biz Ankaralılar, iki muhafazakar arasından seçmek gibi tanımlanan bir seçim sürecine teslim olmaya mahkum muyuz? Yoksa geleceğin nasıl olmasıyla ilgili yapılabilecekler listesini ya da düşüncesini veya ütopyasını, istediğimiz gibi kurmak, düzenlemek için yapabileceklerimiz var mı?
Olmalı ki, kaldırımın kenarındaki mis kokulu eflatun çiçekler, rant hırsıyla ezilmesin ve biz, hiç olmazsa, nefes aldığımız küçücük adaları koruyabilelim.
Yorumlar (0)