Bu ekipten Hakime, Yağmur ve Bahar bizimle söyleşiye katılanlardı. Söyleşiye pek ilgi göstermese de en küçük
grup üyeleri 10 yaşındaki Sinera da aramızdaydı. Biz onların daha kalabalık olduklarını biliyoruz. Zaten onlar da gelemeyen arkadaşlarından dolayı kendilerini eksik hissettiklerini, sohbet boyunca ifade ettiler.
Fatma’nın “One Billion Rising nedir?” diye başlattığı söyleşi çok derinlere inse de
ve ülkemizde maalesef bu konu üzerine edilebilecek çok söz olsa da, ancak bir bölümünü paylaşabiliyoruz sizlerle.
V-Day hareketinden başlayarak anlattılar One Billion Rising kampanyasını ve eylemini.
V-Day’deki V, victory (zafer), valentine (sevgililer günü), vagina (vajina) kelimelerini temsil ediyor. V-Day hareketinin yaratıcısının ise Türkiye’de
de bir dönem oynanan ama olaylı bir şekilde kaldırılan Vajina Monologları oyununun yazarı ve aynı zamanda kadın hakları aktivisti Eve Ensler olduğu bilgisini veriyorlar.
Neden bu etkinliği 14 Şubat’ta yapıyorsunuz?
Tüm dünyada aynı gün, aynı saatte ve aynı koreografiyle yapılan bu etkinlik, kadına karşı şiddete, tecavüze karşı bir başkaldırı eylemi. 14 Şubat’ta olması sevgililer gününe, hem sevginin bir güne sığdırılmaya çalışılmasına hem de kapitalist sistemin tüketim kültürüne bir eleştiri aslında.
Sizler nasıl bir araya geldiniz?
İnternet ve Facebook üzerinden haberleşerek bir araya geldik. Birbirini hiç tanımayan kadınlar olarak bir araya gelip, kolektif bir şekilde farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Birçok gönüllü insanın ve erkeklerin desteğini de aldık.
Bu tür kadın eylemlerine
erkeklerin desteği konusunda ne düşünüyorsunuz?
Erkekler kadar kadınların da insan olduğunu fark etmesi gerekiyor. Kadınlar güçlü olduklarını hatırlamalılar. Bu organizasyonda dans ederken de erkeklerin desteğini gördük. Dans
eğitmenimiz de bir erkekti. Kadın, erkek dünya üzerinde birlikte yaşıyoruz. Şayet eşitlik diyorsak, sadece kadınların olması gerektiğini söyleyemeyiz.
Bir eylem biçimi olarak neden dans? Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Mevcut eylemliliklerin çok da etkili olmadığını düşünerek, farklı eylem biçimleri bulmak gerektiğini düşünüyoruz. Dans, insanların ilgisini çeken, kayıtsız kalamayacakları bir eylem türü. Başı örtülü, emekli, elinde poşetlerle alışverişten dönen kadınların dans edebildiği, yüzlerindeki yara bere, kesik makyajını gördüğü bir dansçıyla olan
“O kesik makyajının gerçeği vardı benim yüzümde, biliyor musun?” diyaloğunun da yaşanabildiği eylemler, kadınların kendilerini yalnız hissetmediklerini, birilerinin onların sesi olduğunu düşündüklerini ve birbirimizden güç aldığımızı bize gösteriyor.
“Dans edemeyeceksem, bu benim devrimim değildir.” Emma Goldman’ın bu sözlerini hatırlatıyor Bahar. Dünyada her üç kadından biri şiddete maruz kalıyorsa ve eğer bu kadınlar dans ederse bu bir devrimdir.
Ayrıca sadece dans etmediklerini, canlı heykellerle, teatral gösterilerle, Simurg kuşuna kadınların iliştirdikleri notlarla eylemi zenginleştirdiklerini de ifade ediyorlar.
Bu eylemlerde her yılın bir teması var. Bu yılın teması da “Devrim” ve biz Amazon kadını kıyafetleri ve makyajıyla dans ettik.
Olumsuz bir tepkiyle karşılaştınız mı?
“Sen sanki şiddet mi görüyorsun, dayak mı yiyorsun?” gibi tepkiler aldığını ifade eden Yağmur, bu etkinliği bütün kadınlar için yaptıklarını söylüyor.
“Sustuğumuz kadar hepimiz suçluyuz.”
Cumhurbaşkanının, milletvekili Aylin Nazlıaka üzerinden bu etkinliğe
dair eleştirileri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Yaptığımız bu eylemin bir polemik konusu haline dönüştürülmesinden rahatsızız.
Bu etkinliğin anlamı, amacı bilinmeden haksızca yapılan eleştiriler. Üstelik yaklaşık 7-8 ilde de olmasına rağmen, geçmiş yılların görüntüleri kullanılarak sadece Ankara’da yapılan eylemimiz gündeme getirildi.
Böyle bir etkinlik vasıtasıyla bir araya
gelmek sizlere neler kattı?
Hiçbir çıkar gözetmeden, gönül bağıyla bir araya geldik. Hiçbir hiyerarşi yoktu aramızda, her şeye hep birlikte karar verdik, birlikte yaptık. Kolektif hareket edebildik. Bu sayede farkındalıklarımız gelişti ve bu şekilde bir araya gelmek bize güç verdi.
Grup üyeleri danslarını aşağıdaki şarkı sözleri eşliğinde ediyorlar.
Break The Chain; Türkçe olarak şöyle diyor şarkısında...
Kır Zincirleri
Kollarımı göğe kaldırıyorum
Diz çöküp dua ediyorum
Artık hiçbir şeyden korkmuyorum Şu kapıdan geçip çıkıyorum Ayağa kalk
Yürü
Dans et
Birlikte yaşadığımız
Bir dünya görüyorum
Zalim değil
Güvenli ve özgür
Tecavüz, taciz, ensest yok orada Kadınlar mal mülk değil orada
Sen sahibim değilsin Sen farkımda değilsin Ben görünmez değilim Ben harikayım
Sanki kalbim ilk kez yarışır gibi Yaşadığımı hissediyorum Kendimi müthiş hissediyorum
Dans ediyorum
Çünkü
Hayal ediyorum
Dans ediyorum
Çünkü
Gördüklerim yetti artık Dans ediyorum Çığlıkları susturmak Kuralları yıkmak
Acıyı durdurmak
Her şeyi tersine çevirmek için Dans ediyorum
Zamanı geldi artık
Haydi kır zincirleri
Ayağa kalk
Dans et
Dans et ve yeniden doğ
Bütün o cinnetlerin ortasında Hepimiz ayağa kalkıyoruz Daha iyi bir dünya var biliyoruz Bacınla, abinle el ele ver
Ve bütün kadınlara ve kızlara ulaş Bu beden benim
Bu benim kutsal yerim
Dans ediyorum
Çünkü
Hayal ediyorum
Dans ediyorum
Çünkü
Gördüklerim yetti artık Dans ediyorum Çığlıkları susturmak Kuralları yıkmak
Acıyı durdurmak
Her şeyi tersine çevirmek için Dans ediyorum
Zamanı geldi artık
Haydi kır zincirleri
Ayağa kalk
Dans et
Dans et ve yeniden doğ
Bacım bana yardım etmeyecek misin? Bacım benimle birlikte yeniden doğmayacak mısın?
Dans et ve doğ Dans et ve doğ
Bu beden benim
Bu benim kutsal yerim
Artık özür yok
Artık taciz yok
Bizler anneyiz
Bizler öğretmeniz
Bizler çok çok güzel varlıklarız
Bu beden benim
Bu benim kutsal yerim
Dans ediyorum
Çünkü
Hayal ediyorum
Dans ediyorum
Çünkü
Gördüklerim yetti artık Dans ediyorum Çığlıkları susturmak Kuralları yıkmak
Acıyı durdurmak
Yanlış olan her şeyi tersine çevirmek için Dans ediyorum
Zamanı geldi artık
Haydi kır zincirleri
Ayağa kalk
Dans et
Dans et ve yeniden doğ
(çeviri: Feryal Çeviköz)
Yorumlar (0)