Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Kırda Yürüyüş ve İki Taktik

Elbette her yürüyüşün bir nihai hedefi, her tırmanışın varmak istediği bir yer ve zaman vardır. Tırmanmadan önce, hedefe dikeriz gözümüzü.

Kırda Yürüyüş ve İki Taktik

Hafif bir esinti var. Güneş bulutlu. Her sabah buranın renklerini değişmiş buluyorum. Yürüyüşün ilk bölümü, vadinin derinliklerine doğru ama yol genellikle yokuş aşağı.

Dönüş yolunda, yokuş yukarı olan bölümler daha fazla. Yokuş yukarı çıkarken terliyorsunuz, temponuz düşüyor ve nefes nefese kalıyorsunuz. Güç bir şey yokuş yukarı tırmanmak. Tırmanırken temponuz düşmesin, adımlarınız eskisi kadar sağlam bassın toprağa istiyorsunuz, ama kaslarınız yoruluyor ve nefesiniz tükeniyor. Yokuş oldukça dik ve hiç bitmeyecekmiş gibi duruyor. Böyle durumlarda temponuzu düşürmemek ve tırmanmaya devam edebilmek için, kurduğum iki düşünce var. Bunlara, güç problemlerin çözümünde kullanabileceğimiz iki taktik de diyebiliriz. Her sabah onları sanki yeniden keşfediyorum ve o kuram sayesinde bu yokuşları daha iyi tırmanabiliyorum. Yokuşun çok dik olduğu yerlerde tempoyu düşürmeden tırmanışı sürdürmek istiyorsanız, zikzaklar yapmaya başlayın. Yokuşu dimdik de çıkabilirisiniz elbet. Ama öyle yaptığınızda, temponuz düşüyor, yoruluyor nefessiz bir halde varabiliyorsanız yokuşun üst noktasına; bunu neden yapasınız ki? Aynı şeyi, siyasi mücadelede veya bir planın uygulanmasında da deneyebilirsiniz. Ancak, her zikzakta, istemediğiniz durumlarla karşılaşma riskini göze almanız ve bununla yüzleşmeye hazır olmanız gerekir. Kuzeye doğru gitmeyi amaçladığınız halde bir kuzeydoğuya, bir kuzeybatıya sapmaya başlamanız, beraber olduklarınızda kuşku uyandıracak bir davranıştır. Neden bu yalpalama?

Her zikzak, batıdaki partiye, ya da doğudaki partiye biraz daha yaklaşmış olduğunuzu düşündürme riski taşır. Bu nedenle, zikzakları yapmadan önceki akıl durumu çok önemlidir. Güçlüğü bir grupla birlikte aşmaya çalışıyorsanız, bunu birlikte konuşmanız, tartışmanız ve zikzak yapmayı birlikte kararlaştırmanız gerekir. Bu da ancak, grup içi demokrasinin kusursuz işlemesiyle elde edilebilecek bir şeydir. Doğuya ya da batıya her yöneliş, amacı kuzey olan bütün gruplarda kuşku yaratır. İkinci düşünce de, birincisiyle ilişkilidir. Elbette her yürüyüşün bir nihai hedefi, her tırmanışın varmak istediği bir yer ve zaman vardır. Tırmanmadan önce, hedefe dikeriz gözümüzü. Gerçekleştirmek istediğimiz bir vizyon, rahatlayacağımız bir nokta vardır. Ama o vizyon öyle uzak, yokuşun tepesi öyle zor varılacak bir yerdir ki, yokuşun sizi nefessiz bıraktığı yerlerde, artık bu hedefin hiçbir zaman başarılamayacağını düşünmeye başlarsınız.

Bu durumda da, yine hep birlikte demokratik kararlar alarak, hedefleri ara kademelere bölmek ve daha küçük ara hedeflerin her seferinde başarılmasıyla güçlenerek yola devam etmek, iyi bir ferahlama sağlayabilir. Yani bir tek büyük vizyon/ tek hedef yerine, bir sürü küçük ve başarılabilir, hemen elinizi uzatsanız yakalayabileceğiniz uzaklıktaki küçük hedefler… Bir süre için“vizyonu” unutmayın, ama geriye itin biraz. Hemen önünüzdeki daha somut, daha kolay elde edilebilir ara hedefleri önemseyin. Böylece, ulaşılamaz ve çok uzak ana hedefin bunaltısı sizi yıkmadan ve umutsuzluğa düşürmeden, yavaş yavaş oraya yaklaşmış olacaksınız.

Bu, ara hedeflerle ana hedef arasındaki ilişkiyi bilinçle düşünebilmeyi ve hiç unutmamayı, tartışılarak kararlaştırılmış ara hedefler konusunda grup içindeki harmoninin her defasında sağlanmış olmasını gerektiriyor. Nefes nefese kalmadan ve tempoyu düşürmeden ve zaman olarak da belki bir gecikmeye neden olmadan tırmanabilmek bu yokuşu, bana bunları düşündürüyor.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış