Bir sahne düşünün. Karanlık ve dar merdivenlerden aşağıya iniyorsunuz. Artarda dizilmiş sandalyelerden birine oturuyorsunuz. Oyunun başlamasını bekliyorsunuz, fakat oyunu çoktan başlattınız bile; kendinize, korunaklı ve güvende hissedebileceğiniz bir sandalye seçmeye çalıştınız. Çünkü bu beklediğiniz gibi bir tiyatro sahnesi değildi ve beklenmedik bir şekilde, oyuna veda edecektiniz. Elli beş dakika boyunca bilinçaltınızda gezinecek, otoriteyi ve boyun eğmeyi, şefkatin tüm aldatıcılığıyla hissedecektiniz.
Öğretmen-öğrenci ilişkisinin, ezen-ezilen ilişkisiyle olan birlikteliğini ve kabullenilmişliğini tüm gülüşmelerin ardından, suratınızda kalacak acı bir gülümsemeyle düşünecektiniz. Bu yüzden gerçeğin büyük çölüne gitmezden önce, biz sizi Elli beş dakikalık bir gerçekliğe davet edelim; Eskiyeni’de sahnelenen ‘Miss Margarida Yöntemi’ oyununa. Fakat öncesinde Roberto Athayde’nin kaleme aldığı bu oyunu, sahneye döken ekiple tanış olalım. Oyunun yönetmenliğini üstlenen Özge Başak Arslan, Miss Margarida’ya hayat veren Utku Saçak, asiste ve ışık tasarımında Oğulcan Aşkın… Her biri Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro bölümü öğrencisi olan bu ekiple, bir oyun çıkışı bir araya geldik. Miss Margarida’yı ve Kör Sahne’yi konuştuğumuz bu sohbetten arta kalanları da aktaralım istedik.
Kör Sahne ekibini konuşalım öncelikle. Sürecini, kendisini, oyunları seçerkenki tutumunu ve Miss Margarida’yı…
Özge: Miss Margarida, proje kapsamında çalışılan bir metindi ve onun bize verdiği en büyük avantaj, her gösterimde cebimize bir şey koyuyor olmamız, üzerine ekleyebileceğimiz, düşünebileceğimiz başka bir şeylerin olması. Kör Sahne de doğal olarak bu süreçlerden sonra ortaya çıktı. Yani okulda yaptığımız bir şeyi dışarıya taşıdıktan sonra… Çünkü elimizde Margarida var ve Margarida süreci bizim için keyfi geçen bir süreç oldu. Birbirimize bir şeyler kattığımız bir süreç oldu. Ve tiyatroyla ilgili bir derdimiz var. Benim farklı, Oğul’un farklı, Utku’nun farklı…Şu an bir potada ortaklaştığımız Margarida gibi bir malzememiz var. Diğerleri ne olur? Buna cevap vermek için, zamana ihtiyacımız var bence.
Utku: Yani şöyle bir açıklık bırakmak istedik aslında; hani “Bir ekip kuruyoruz ve ilkelerimiz şu” diye bir yola çıktığımız zaman, hem bu ilkelerin altında ezilebiliriz hem bu ilkeler yapacaklarımızı kısıtlayabilir ya da diğer insanlarla çalışma durumumuzu sınırlayabilir. Bu gibi bir düşünceyle, şu anda önünü çok da göremediğimiz bir süreç olduğundan biraz daha kendi haline bıraktık. Hani biri bir şey çalışmak ister, başka biri başka bir şey… Bunlar üzerine konuşulur ve sonrasında yeniden ortaya bir şey konulabilir. Yani, Kör Sahne’ye başka bir oyunla çıkılabilir. Ama şimdilik bununla ilgili bir şey söyleyemeyiz. Özge: Yani, Kör Sahne’yi başa koyup tiyatrodaki beklentilerimizi, hedeflerimizi, ortaklaştığımız şeyleri netleştirip bu netleşme üzerinden, hadi Margarida çalışalım, deseydik belki bu konuşmayı tam da senin dediğin yerden doğru götürebilirdik. Ama Margarida bizi buraya doğru yöneltti, Kör Sahne yöneltmedi. Utku: O yüzden de şimdi Kör Sahne muhabbetti olunca bizim de kafamızda bir soru işareti beliriyor. Oğulcan: Belki şu ortaklaşma hikâyesinden bahsedebiliriz; seyirciye temas etsin, seyirciye dokunsun, seyircinin üzerinden geçsin. Ama işte bu tek kişilik oyun olsun, beş kişilik oyun olsun, şöyle olsundan ziyade, kafadaki günlük yaşamını belirleyen her şeyle örtüşen bir oyun olsun.
Bu esnada da Miss Margarida oyunu masaya geldi ve dedik ki, “Bu kafamızdakilerle örtüşüyor mu, bizi bir araya getirebiliyor mu, yakınlaştırabiliyor mu?, evet!” Miss Margarida’nın özelliği ya da ortaklığı, belki de şu an Kör Sahneyi var eden şey. Oyunun kendi içerisindeki önermeleri, ister istemez bunun topluma dair ya da bireye dair söylediği sözler. Ve özellikle işte bizim galiba oyunu çalışırken de en fazla konuştuğumuz ve konuşurken de birbirimizi etkileyerek ortaklaştığımız hikâye… Cinsiyeti, cinsiyet kavramlarını, cinsiyetsizliği, bu mevzunun ne olduğunu, cinsiyetsiz bir oyuncunun nasıl ortaya çıkarılabileceği üzerine çalıştığımız zamanlarda çok fazla ortaklaştığımız şeyler oldu. Öğrendiğimiz şeyler oldu yani. Özellikle işin doğaçlama ve karakterin doğuş sürecinde, Utku’nun öğrendiği, bizim de Özge’yle birlikte Utku’yu izleyerek öğrendiğimiz ve algıladığımız çok şey oldu.
İki erkek olarak çok kestiremediğimiz konularda Özge’den aldığımız şeyler ve doğaçlama esnasında Utku’nun kendi içinde yaşadığı çarpışmalar ya da çatışmalar bizi zaten ortaklaştıran hikâyenin başlangıcı oldu. Ve onun üzerinden adımlar atılmaya başlandı.
Peki, Kör Sahne’yi başka bir zaman duyduğumda, kafamda bir şey oluşmalı mı ya da oluşacaksa nasıl bir şey oluşmalı?
Özge: Kendi adıma şunu söyleyeyim, Kör Sahne’de mesela şöyle bir şey yoktur: Utku oyuncudur, Oğul ışıkta ve asistedir ya da ben yönetmenimdir. Yani Utku başka bir insanla oyun çalışabilir. İster oynar ister yönetir. Oğul aynı şekilde, ben aynı şekilde… Zaten ben mesela Kör Sahne’ye devam etmek istiyorsam, elime bir metin aldığım zaman buna devam edebilirim. Benim meselem ve metindeki mesele ortaklaştığı zaman derim ki, böyle bir metin var, bu metne benim söyleyeceğim ekstra bir şeyle bu ikisini harmanlamayı düşünüyorum, şöyle pratik izlemek istiyorum, bunu yapmak istiyorum. Eğer burası benim düşündüğüm şeyle ortaklaşırsa, oradan yeni bir oyun çıkabilir. Aynı şekilde arkadaşlarım için de bu şey geçerli. Ama herhangi bir metin önüme gelmeden, ben onun üstüne Özge olarak bir şey koymadan senin sorduğun noktada şu an cevap veremem. Çünkü bu süreç bizim için daha yürüyen bir süreç.
Oğulcan: Bizim ilkeler konusunda belirlediğimiz ya da belirlemek istediğimiz bir şey yok, ama şunları toparlayabilirim, mesela provalarda devamlı birbirimize attığımız ilke tadında laflar vardı. Mesela “kör göze parmak yapma”. Bu bizde galiba ilke gibi oturdu. Ya da, mesela şöyle bir durum var, “Bu oyun politik midir?”, “Bizce evet, politiktir”. Ama kör göze parmak yapmama kuralını çok ciddi esas edinen bir politik oyundur. Yani şunu söyleyebilirim benim için insana, insanın hikâyesine değinen her oyun politiktir. Ama Kör Sahne için de bu böyle midir, galiba buna cevap vermek için daha erken. Yani bir grup belli bir oyun çıkardığında önceki oyuna bakarak belli bir kafaya girersin ya, belli bir beklenti oluşur, o zaman bunu şu an için Kör Sahne adına söyleyemeyiz.
Özge: A, ama şunu netleştirebilirim, mesela ben elime bir metin aldım, bir şekilde bir şeyi çalışmak istiyorum. Kafamda bir şey var. Ben arkadaşlarıma açtığımda, yani Margarida’dan çok farklı bir tiyatro anlayışına sahip olduğunu düşünelim, oradaki meselede arkadaşlarımla uzlaşamıyorsam, işte o zaman bakarız Margarida’da ne yaptık ve nereye geldi. Yani uzlaşamazsak mesela, bunu Kör Sahne adı altında çalışmam. Ya da metni çalışmam, bilmiyorum artık o süreci.
… Miss Margarida, 16, 22, 30 Aralık 2014 tarihlerinde 20:00’da Eski&Yeni Cafe’de gösterilmeye devam edecek. Oyuna gitmeden önce dışarıda kalmamak için rezervasyon (0543 246 64 56/0535 200 32 36) yaptırmanızda yarar var.
Ve son olarak; Benim ısrarla Kör Sahneye şekil verdirmeye çalışan sorularıma sıkılmadan yanıt verdikleri için Özge’ye, Oğulcan’a, Utku’ya teşekkür ederim. Bir de elbette bu yazıyı okuyan ya da dinleyen her bir göze ve kulağa da… Mutlu kalın
Yorumlar (0)