Gerçi bölgede gazetecilere yönelik gözaltı ve tutuklamalardan öldürmeye kadar varan baskılar, yeni değil. 90’larda da gazetecilere yönelik gözaltılar ya da sokak ortasında devlet tarafından işlenen cinayetler yaygındı. Azadiye Welat çalışanı Şahin Ceyran, kimliği meçhul kişilerce ölümüne dövüldü; İMC kameramanı Refik Tekin silahla vuruldu; Jinha muhabiri Beritan Canözer ise “heyecanlı” haber yapmaktan tutuklandı. Heyecanlı haber yapmak suçlaması, belki de ilk defa Türkiye’de uygulanan bir basın cezası olarak tarihe geçecek! Sokaklardayız. Sokaklar polis saldırılarının olduğu yerler... Her an saldırı, gaz fişekleri, plastik mermi, panzerlerden sıkılan sularla karşı karşıyayız. Heyecanlı olmayıp da ne yapacağız, sakin sakin,
hiçbir şey yokmuş gibi mi davranacağız? Böylesine bir sükunet mümkün mü?
Bu ve benzeri saldırılar karşısında gazeteciler, bölgede tehlike altında çalışan meslektaşlarını desteklemek
ve dayanışmak ve hem de bölgedeki gazetecilerin yalnız olmadığını göstermek için “Dayanışma Nöbeti”ni başlattılar. Dayanışma amacıyla “Haber Nöbeti”, böyle başladı. İyi de oldu, akıl edenlere ve emek verenlere teşekkür ediyoruz. Her hafta değişen gazeteciler, bölgeye giderek orada çalışan ajanslar, gazeteciler, muhabirler ile birlikte habere çıktılar. Bölgeye dair gözlemlerini, izlenimlerini paylaştılar. Başından beri
takip ediyordum, koşullarım çok elverişli olmadığından kıskançlıkla takip ettiğimi de belirtmem gerekir,
son dakikada “Haber Nöbeti”ne dahil olabildim. Solfasol’dan üç arkadaş gittik, Diyarbakır’a, önce Nevroz’u izlemeye... Nevroz alanında diğer gazeteci arkadaşlarla karşılaştıkça, daha ilk anda yabancılık hissi ortadan kalktı. Haber Nöbeti yürütücülerinin içten samimi karşılamaları, her şeyimizle (kalacak yer sorunu da dahil) ilgilenmeleri, olağanüstü iyi hissetmemizi sağladı.
Nevrozun ertesi günü, tüm Haber Nöbeti ekibiyle Cizre’ye gitmeye çalıştık. Olmadı. Her ne kadar sabah yapılan Haber Nöbeti toplantılarına katılamasam
da, whatsup’ta açılan gruptan herkes birbirini takip ediyor, kısa haberlerini geçiyordu. Ben de birkaç haber, fotoğraf paylaştım. “Yalnız kalır mıyım” endişesine hemen hiç kapılmadım. Sonraki gün Jinha, yani kadın haber ajansı ile çıkmaya karar verdim, birlikte önce Meyader ve DBP’ye gittik. Meyader’de Sur’da öldürülen iki gencin, Masum Gürkan ve Sinan Duman’ın cenazesinin geleceğini öğrendik. Masum Gürkan, Tahir Elçi’nin öldürüldüğü gün, iki polisi vurduktan sonra kaçarken kameralara takılan “o genç”! Fotoğraflarını mutlaka görmüşsünüzdür: bu gencin cenazesi, Sur’da öldürüldükten sonra, polis panzeriyle üzerinden geçilerek ezilmiş olarak bulundu. Ne yazık ki: devlet güçlerinin hukuksuz öç alma kaygısının bir belgesi olarak hatırlanacak bu fotoğraf...
Cenazeler
Yetkililerden alınamayan cenazelerle ilgili haberin peşine DİHA muhabirleri ile birlikte düştük. Bölgede henüz kimliği tespit edilemeyen, hala morglarda bekletilen birçok cenaze var. Bu cenazelerin her biri, yetkililer tarafından bilinçli olarak başka başka illere dağıtıldığı için; aileler perişan, oradan oraya koşmak zorunda kalıyorlar. Cenaze Törenlerinin hiç eksik olmadığı bir bölge burası. Çocuklarını, yakınlarını kaybedenler, sonu gelmeyen resmi işlemler peşinde koşturuluyorlar. Her gün ama her gün, birkaç cenaze birden geliyor. Devletin elinden alınan her cenaze için törenler yapılıyor. Törenler, taziyeler hep çok kalabalık. Cenazelere kalabalık halk kitlelerinin katılması, devlet yetkililerin dengesini bozuyor olsa gerek, cenaze törenleri sırasında sanki inadına tepenizde askeri jetlerin ardı ardına sanki hiç bitmeyecekmiş gibi süren taciz uçuşları eksik olmuyor.
Haber Nöbeti
Haber Nöbeti’nin, gerçekten amacına ulaştığını söyleyebilirim: gezi boyunca gerçekten de olması
gerektiği gibi, kendimi Jinha’nın, Diha’nın muhabiri olarak hissettim. Yerel gazetecileri, arkadaşlarımızı gözaltına almakla, hapsetmekle, öldürmekle basını susturamayacaklar. Tutuklamalarla, baskılarla haberciliği durdurabileceklerini sananlar yanılıyor; yapılacak işleri devralarak gerçekleri yazmaya devam edecek başka insanlar her zaman olacak. Nafile yani bütün bu yıldırma, susturma çabaları...
Haber Nöbetinde sadece haber yapılmıyor, aynı zamanda hayat paylaşılıyor, birlikte yaşanıyor.
Newroz akşamı, Newroz için gelen basınla bir arada yemek yedik. Eşbaşkan Fırat Anlı, Haber Nöbetini yemeğe davet etti. Gavur Mahallesi kitabının yazarı Mıgırdıç Magrasyon da bizimleydi. Can Dündar, sonra Birgün’den Nazım Alpman, Celal Başlangıç, Ceyda Karan, Şehmus Diken... Çok güzeldi birlikte olmak. Birçok gazeteci ve muhabir, HDP vekilleri Ziya Pir, Nursel Aydoğan, Koordinasyondan Hakkı Boltan, daha kimler kimler... Yani samimi sıcak sohbetlerle dolu akşamlar geçirerek yorgunluk attığımız da oldu.
29 Mart sabahı Diyarbakır Adliyesinin önünde “Haber Nöbeti” olarak Beritan Canözer’in duruşmasına katıldık. Beritan duruşmaya getirilmedi İstanbul’da kaldı. Bu da başka bir işkence, bu iktidar boyunca bunları çok yaşadık. Tutuklu ve gözaltında olanlar, bulundukları yerlerden başka kentlere sürgün edilerek, hem ailelerinden uzaklaştırılıyor, hem de görüşleri engellenmiş oluyor. Her koşulda cezaları katmerleştirerek kendi insanından öç alan bir devletin uyruklarıyız.
Adliye salonunda selfi çeken Tuğba Tekerek gözaltına alındı. Adliye koridorlarında görüntü almanın
yasak olduğunu biliyoruz ama gözaltı gerekçesi ilginç: “polisin görüntüsünü almaya çalışmak”!? Tuğba, duruşma salonuna giremedi, ne yazık ki! Mahkeme Beritan’ın tahliyesine karar verdi. Sevinç nidaları, koridorlardan taştı. Bir arkadaşımızın daha özgürlüğüne kavuştuğunu görmek güzeldi. Darısı diğer basın emekçisi tutuklu ve gözaltıların tümüne olsun diyelim.
Haber Nöbeti, 8 haftanın sonunda bitti. Yaklaşık
60’ın üzerinde gazeteci, bu nöbette katılmış. Haber Nöbeti ekibinin devam etmesini isteyen de var. Ama sürdürmek, çok emek istiyor ve bitirelim diyenler de haksız değil! Nasıl olacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Benim bildiğim, gördüğüm: bu yöneticiler, bu hukuksuzluk, yasa tanımazlık devam ettiği sürece nöbetlerin hiç bitmeyeceği... Cerattepe Nöbeti, Barış Nöbeti, Haber Nöbeti, Akademisyenler için başlayan Özgürlük Nöbeti...
Yorumlar (0)