Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Öksüz Bırakılmış Topraklardan Gelen Barış Ozanları: Orphaned Land

Öksüz Bırakılmış Topraklardan Gelen Barış Ozanları: Orphaned Land

Tam da herşey kötüye giderken, İsrail ile Türkiye’nin arasında neredeyse savaş rüzgarlarının esmeye başlayacağı günlerde İsrailli bir Rock grubu Orphaned Land(Öksüz Bırakılmış Topraklar) Türkiye’deydi. Bunun bir organizasyon kazası ya da yanlış zamanlama olmadığını Orphaned Land’i tanıyanlar bilir. Tam da böyle zamanlarda müziklerinin daha anlamlı olduğunu düşünen ve Rock müziğin cesur ritimlerini savaşlara, politik karmaşa ve anlaşmazlıklara rağmen tam da sorunun olduğu yerlere taşımak isteyen bir grup Orphaned Land. Grup, Çankaya Belediyesi desteği ile düzenlenen Ankirock Fest için Ankara’daydılar. Onlarla tanışma fırsatını kaçıramazdık. Grubun solisti Kobi Farhi ile Ankara konserinden hemen önce konuştuk. Konumuz yaptıkları müzikten çok müziklerinin anlamı hakkındaydı.

Solfasol: Hızlı bir giriş yapalım. Neden Orphaned Land? Bu topraklar neden öksüz kaldı?

Kobi Farhi: Bu topraklar tarih boyunca hep kutsal topraklar, vadedilmiş topraklar olarak adlandırıldı. Ama tarihe baktığınızda gördüğünüz tek şey kutsal ilan edilmiş savaşlar ve katliamlar. Oysa ne kadar küçük bir toprak biliyor musun? Deniz kenarından Ürdün sınırına kadar 13 km genişliğinde bir toprak parçası. Binlerce yıldır insanlar bu küçük toprak parçası için savaşıp duruyor. Eğer bir toprağa Kuran’a, Tevrat’a ya da İncil’e göre kutsallık vermeye başlarsanız kanla ve savaşla kirleniyor o toprak. O zaman kutsallık diye birşey kalmıyor. “Kutsal Topraklar”a olan da bu; ne kutsallığı kaldı ne de vadedilmişliğinin anlamı. Bu topraklar kanla ve savaşla kirlendi kirletildi. Bu yüzden “öksüz topraklar”. Öksüz topraklar bizim bu toprakları nasıl gördüğümüzün adı.

S.: Bu isim sizin Ortadoğu halkları ile ilgili anlatmak istediğiniz hikayenin de özeti o halde.

K.F.: Evet kesinlikle. Grup yirmi yıldır var ama bundan on yıl önce müziğimizin insanların fikirlerini değiştirmede ve farklı insanları bir araya getirmede önemli bir gücü olduğunu farkettik. Bundan iki hafta önce İstanbul’da verdiğimiz konserde Mısır’dan, Lübnan’dan, Bahreyn’den, Tunus’tan hatta İran’dan dinleyicilerimiz vardı. Biz ise İsrailliyiz. Bu ülkeler ile İsrail’in arasındaki ilişkinin ne kadar b.ktan olduğunu düşün. İsrail ile Lübnan ve İran arasında olanları, hatta şimdi Türkiye ile de durumumuzu düşünün. Ama konser başlayıp da birlikte İbranice, Türkçe, Arapça şarkı söylemeye başlayınca problemler ortadan kalkıyor. “İnsanları ayırmak için değil birleştirmek için politika yapılmalı. Bu mümkün. Üstelik de çok kolay.”

S.: Kendinizi Ortadoğu metal müziğinin öncülerinden biri olarak tarif ediyorsunuz ve Ortadoğu halklarının sesi olmak için çalıştığınızı söylüyorsunuz. Bu ses bugünlerde ne diyor?

K.F.: Bu ses bugünlerde şöyle diyor: Biz ve takipçilerimiz Ortadoğudaki liderlere örnek olabilecek birşey sunuyoruz: Bir araya geliyoruz. Liderler ise bizi temsil ediyorlar ama sürekli kavga halindeler. Bizim müziğimiz insanları biraraya getiriyor. Bu ses, politikacıların sıradan insanları, bizi örnek almasını söylüyor. Şunu görmelerini söylüyor: İnsanları ayırmak için değil birleştirmek için politika yapılmalı. Bu mümkün. Üstelik de çok kolay.
S.: Peki, tam bu noktada, Arap Baharı Hakkında ne düşünüyorsunuz?

 K.F.: Çok kutlu bir hareket ama tehlikeli de aynı zamanda. Bu insanlar özgürlük istiyorlar ama Türkiye ya da İsrail’deki gibi eksik gedik de olsa bir demokrasileri bile yok. Liderlerini hiç seçmediler. Mısır 27 yıldır, Libya 40 yıldır aynı liderin yönetimi altındaydı. Bu sürede yaşayan kuşaklar bu liderlerden başka birşey görmediler. Toplumda özgürlükler konusunda duyarlılıklar ve hoşgörü gelişmemiş. Bu yüzden bu kutlu hareket içinde yer alan herkesin çok dikkatli ve özgürlükler konusunda ısrarcı olması gerekir. Bu bir mücadele; yeni başlayan ve belki de 15-20 yıl sürecek bir mücadele… “Ne Erdoğan ne de Netenyahu; Ortadoğu halkları arasındaki sevgi bağını hiçbir politikacı yok edemez.”

 S.: Bugünlerde Türkiye’de bir İsrailli olmak oldukça zor. Bu sizin için de geçerli mi? Siz bir rahatsızlık hissettiniz mi?

K.F.: Hayır kesinlikle. Bahsettiğiniz zorluk sadece televizyon ve gazete sayfalarında. Biz Türkiye’ye her gelişimizde insanlara elimizi uzatıyoruz onlar da bize. Öpüşüp kucaklaşıyoruz. Buradaki insanlar artık dostlarımız olmanın ötesinde ailemiz gibiler. Bunu politikacılar değiştiremez. Ne Erdoğan, ne de Netenyahu; Ortadoğu halkları arasındaki sevgi bağını hiçbir politikacı yok edemez.

 S.: Peki insanlar arasında problem yoksa, sorun nerede? K.F.: Bütün dünyayı dolaştım. İsrail ve Türkiye halkları dünyada birbirine en çok benzeyen iki halk. Her iki ülke de laik, sorunları olsa da demokratik. Her iki toplum da kültürüne çok bağlı. Pek çok konuda birbirimize çok benziyoruz. S.: Grup olarak verdiğiniz imaj ile dinler arası kardeşlik temasını yoğun bir şekilde işliyorsunuz. Birbirine alternatif olma iddiasındaki inançlar arasında bir kardeşlik olacağına inanıyor musunuz? Yoksa bu sadece uzak bir ideal mi? K.F.: Dinler değil, insanlar arasındaki kardeşlikten bahsediyoruz biz. Sana bir şey diyeyim mi? Kim olursan ol yanındaki ile birlikte şarkı söylemeye başladığında bu mümkün. Konserlerimize gelen Yahudi, Müslüman ya da Hristiyanlar aynı şarkıları birlikte söylüyorlar. İsrail’deki konselerimizde insanlar bizimle Türkçe şarkılar söylüyorlar. Bu bizim konserlerimizde olabiliyorsa, mümkündür. Biz bunu gördük. Gerekli olan politikacıları bunu yapabilmeleri için eğitmek ve bunun olabileceğini insanlara anlatabilmek. Biliyor musun eğer müzisyen olmasaydım bir öğretmen olurdum. Bunun mümkün olduğunu anlatabilmek için. Saçma sapan tarih dersleri yerine farklı ülkelerden arkadaşlara sahip olmanın ne kadar güzel birşey olduğunu, farklı kültürlerden insanları tanımanın onları sevmeyi ne kadar kolaylaştırdığını anlatmak için…

 S.: Türkiye’de pek bilinmez ama İsrail’de oldukça güçlü bir anti-militarist ve insan hakları savunucusu bir kitle ve kültür vardır. Orphaned Land bu kültürün bir ürünü mü? İsrailliler sizin hakkınızda ne düşünüyor, size nasıl bakıyorlar?

K.F.: İsrail’de insanlar bizi barışın askerleri olarak görüyorlar. Grupta benim dışımda kimse askerlik yapmadı. Ben orduda tamirciydim, tankları tamir ediyordum. Ama bir yılın sonunda dayanamadım. Askerlik bana göre değildi. Müzikle biz daha iyi bir iş yapıyoruz. İsrailliler bizimle gurur duyuyorlar. İsrail ve Türkiye arasında bir sorun olduğunda ya da bir Arap ülkesi ile İsrail çatıştığı zaman, İsrailliler bizim konserlerimizde bizimle kucaklaşan Türkleri, Arapları görünce barışın mümkün olduğu konusunda bir umut yeşertiyorlar. İsrailliler “Bütün Araplar bizden nefret etmiyor” diye düşünüyor. Araplar da “Bütün İsrailliler kötü değilmiş, iyi ve arkadaş canlısı olabiliyorlarmış” diye geçiriyorlar akıllarından. Bunu görmek İsrailliler için umut oluyor ve bu yüzden bizimle gurur duyuyorlar. Bak, bugün Lübnanlı bir dansöz arkadaşımız var. Düşünsene İsrail ile Lübnan savaş halinde ama o bizimle aynı sahneyi paylaşıyor. Ülkelerimiz savaşıyor ama biz kardeş gibiyiz. “İsrail’in tüm insanlarını televizyondan gördükleriniz ya da gazetelerden okuduklarınız ile yargılamayın.”

 S.: Geçen haftalarda, İsrailli bir gazeteci ABD’de Recep Tayyip Erdoğan’a İsrail halkına mesajının ne olduğunu sormuştu. Biz de size soralım: Türkiye halkına mesajınız nedir? K.F.: İsrail’in tüm insanlarını televizyondan gördükleri ya da gazetelerden okudukları ile yargılamasınlar. Her sene beşyüzbin İsrailli Türkiye’ye geliyor. Onları görüyorsunuz, tanıyorsunuz. İki halk arasında sevgi var, iş ilişkileri var. Mesajım şu ki, sadece bir sorun yüzünden tüm İsrailleri yargılamayın, liderlerimiz arasında sorun var diye bizim aramızda da sorun var anlamına gelmez. Malesef medyanın çok önemli gücü var. Ama biz yönlendirilmeden kendi aklımızı kullanarak yargıya varabilecek kadar akıllı insanlarız. Türkiye’ye geleceğim zaman bana da “ gitme, televizyonda görmüyor musun olanları, çok tehlikeli” diyenler oluyor. Onlara cevabım, “Türklerin kim olduğunu, Türkiye’nin nasıl bir yer olduğunu bilecek kadar aklım var” oluyor.

S.: Son bir soru. Orphaned Land olarak sürdürdüğünüz bu barış inisiyatifini Türkiye’den bir rock-metal grubu ile birlikte çalışarak genişletmeyi düşündünüz mü?

K.F.: Tabi ki. Bu konuda girişimlerimiz de var. “Her şey bu kadar b.ktan giderken Türkiye’ye geldiğin için teşekkür ederim.”(Erkin Koray’dan Orphaned Land’a mesaj)

 S.: Kiminle?

K.F.: Erkin Baba. Erkin baba (Erkin Koray) ile yıllardır tanışıyoruz. Bizimle şarkı söyledi. Biliyor musun, iki hafta önceki İstanbul konserimizden önce Erkin baba bana cep mesajı gönderdi. “Her şey bu kadar b.ktan giderken Türkiye’ye geldiğin için teşekkür ederim.” dedi. O benim için bir baba gibidir. Biz Ortadoğu’nun önde gelen bir metal grubuyuz ama Erkin baba Anadolu rock müziğinin babasıdır. Bizim bildiğimiz herşeyi o daha biz doğmadan yapmıştı.

S.: Çok da güzel söylüyorsun Erkin Koray şarkılarını.

K.F.: Teşekkür ederim. Elimden geleni yapıyorum. Ve tabi bu bahsettiğin işbirliği konusunda daha fazla şeyler yapmak da istiyoruz. Arap bir arkadaşımız var İsrail’de, bazı Türk rock-metal gruplarla görüştürecek bizi. Ama henüz kimler olduğunu bilmiyorum. Türkiye’den arkadaşlarımızla birlikte konser vermeyi çok istiyoruz.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış