Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

SALT Araştırma ve Programlar Direktörü Meriç Öner ile SALT'ın Ankara'daki varlığı ve 1932'den 1973'e Gazi Resim-İş Sergisi Üzerine

SALT bundan 7 yıl önce Ankara'da ilk olarak SALT Ulus adıyla açtı kapılarını. Bundan iki sene önce ise bir tarz değişikliği ile sabit sergi mekanını kapatıp kurumsal işbirlikleriyle, farklı kültür sanat mekanlarını kullanma yoluna gitti. Mart ayı başında Çağdaş Santlar Merkezi'ne İDEALİST MEKTEP, ÜRETKEN ATÖLYE 1932'DEN 1973'E GAZİ RESİM-İŞ SERGİSİ açılışı için Ankara'ya gelen SALT Araştırma ve Programlar Direktörü Meriç Öner ile SALT'ın Ankara'daki varlığı ve sergi üzerine konuştuk.

SALT Araştırma ve Programlar Direktörü Meriç Öner ile SALT'ın Ankara'daki varlığı ve 1932'den 1973'e Gazi Resim-İş Sergisi Üzerine

Solfasol: Merhaba Ankara’ya hoş geldiniz. SALT’ın Ankara’ya geliş hikayesini bize anlatır mısınız? SALT İstanbul’da kurulan bir yapı. Neden Ankara’ya geldi?

Meriç Öner: SALT’ın çalıştığı en geniş dönemi 20. yy. Hem ekonomi tarihi hem sosyal tarih, sanat, hem yakın çevre, tasarıma uzanan konularında araştırmalar yapıyor. İstanbul’daki mekanında sergi salonları var. Ama aynı zamanda bir özel kütüphanesi ve bunun yanında çevrimiçinde erişime açık olan bir de arşivi var, 20. yy. modernizmi ile ilgili çalışırken Ankara’dan uzak olmak olmazdı.

Ankara’da, SALT Ulus’la Ankara’da başlayan macerada asıl amacımız Ankara’dan ne öğrenebileceğimizdi. Dolayısıyla İstanbul’da olan bir mekanı tekrarlamaktan çok daha çok örtüşen, kesişen konuları Ankara’da da tartışabilmekti. SALT’ı Ankara’da kurduğumuz Ulus’taki ilk mekanımıza biraz ölçeğinden biraz konumundan ötürü dikkat çekmek çok da kolay olmadı. Ankara’nın normal rotasında sizin de söylediğiniz gibi biraz sapa kalan bir yerdi açıkçası. Bizim için değerli olan içerik, dolayısıyla Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nden başlayarak, kurumsal işbirlikleri ile ortamları birleştirmeye başladık.

Şu an çeşitli atölyeleri ve çok küçük programları vs. yapabileceğimiz bir ofisimiz var. Ama şimdiye kadar Çağdaş Sanatlar Merkezi başta olmak üzere hem film gösterimleri hem konuşmalar hem atölye çalışmaları hem de sergiler, uzun süreli çalışmalar bağlamında farklı ve çok sayıda mekanla işbirliğimiz kabul gördü, destek gördü.

Mimarlar Odasında da film gösterimi yaptık. K Atölyede programlar yaptık. Her zaman da böyle hareketli olmaya devam edeceğiz. Ankara’dan beslenecek bir ortam yaratmaya çalışıyoruz.

S: SALT’ın Ankara’ya gelişinin kentin farklı mekanlarını canlandıran ve İstanbul ile Ankara’daki entelektüel üretimleri birbiriyle buluşturan bir etkisi oldu. Bunun bir sonraki aşamasında tekrar, SALT Ulus’taki gibi

sabit ama daha doğru seçilmiş bir mekan kazandırmayı düşünüyor musunuz, Ankara’ya?

M.Ö.: Çok kısa vadede öyle bir planımız yok. SALT Ankara’yı bir mekânın ötesinde, bütününü bir alışveriş, bir öğrenme yeri olarak düşündüğümüzde iş birlikleri çok daha verimli sonuçlar doğurdu şimdiye kadar. Biraz da bunları izleyerek tabii ki her zaman başka yönlere dönmek mümkün. Ama SALT Ankara’nın kendisi bir programlanma biçimi olarak bize daha konsantre, daha belirli programlar yapma imkânı tanıdı. O yüzden de bu haliyle örnek bir proje olduğunu düşünüyorum. Genel anlamda aslında iletişim kurmak istiyorsanız, temas etmek istiyorsanız, mekândan bağımsız olmanın bir dezavantaj olmadığını düşünüyoruz.

S: SALT’ın yaptığı işlerden önemli bir tanesi de araştırma programı ve bu kapsamda verdiğiniz destekler. Solfasol içinden bir arkadaşımız destek alanlar arasında ve desteğin iz güzel

bir iş çıkmasına vesile oldu. Araştırma destek programınız nasıl devam edecek?

M.Ö.: Şimdiye kadar Ankara’dan iki araştırmacı Enver Arcak ve Ege Berensel destek aldılar çalışmaları için. Çok da başarılı sonuçlar aldılar. Bu programın amacı öncelik olarak saydığımız alanlarda bireysel araştırmalara, inisiyatiflere biraz da olsa katkı sağlayabilmekti.

Bu yıl için ön başvuru sürecimiz yakın zaman önce tamamlandı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 6 projeye destek vereceğiz. Her sene, senede bir defa başvuru oluyor. İki aşamalı başvuru sürecinden sonra seçici kurul (iki senede bir değişen bir kurul bu) projeleri değerlendiriyorlar. Seçici kurul ekonomi tarihinden, mimarlık tarihinden, sanat tarihinden akademisyenleri barındırıyor. Sonunda altı kişiye ya da projeye destek veriliyor. Bu desteklerle yine bir öğrenme modeli ve yeni tartışma imkanları sağlıyoruz.

S: Son yıllarda hem siyasal hem ekonomik koşulların baskısıyla hayatın her alanı gibi kültür-sanat alanı da daraldı. SALT bu süreçle nasıl baş ediyor?

M.Ö.: Aslında sürecin kendi başına baştan sona değiştiğine katılmıyorum. Ancak yapılan işler özellikle SALT’ın bünyesinde yapılan işler uzun vadede kendini var etmek amacı güdüyor ve bu bakışla değerlendirilmeli.

SALT’ın tek sergilik, tek adımda dünyayı değiştirmek gibi bir niyeti yok. Disiplinler bütünü ve disiplinler aracılığı düşünürsek SALT’ın bünyesinde duran ve biriken bilginin uzun vadede dönüştürücü bir gücü olduğunu düşünüyorum, kişisel olarak. SALT’ın hem bu alışverişin olacağı mekanların ve ortamların sürmesi adına hem bir alt yapı olma iddiası var. Demin sorduğunuz üzere SALT araştırma fonları da bunun bir parçasıdır. Arşivin dijital olması ve herkesin erişebilmesi de bunun bir parçasıdır.

S: Biraz da burada sizinle buluşmamıza vesile olan sergiden bahsedelim. Gazi Resim-İş Sergisi Ankara’yla ilgili, Ankara’da olan biteni anlatan bir sergi.

İlk olarak geçen sene İstanbul’da açıldı, bu sene buraya geldi, iyi ki de geldi. Öncelikle şunu soracağım: Nasıl çıktı bu fikir?

M.Ö.: SALT yazılmış ve ezberlenmiş sanat tarihinin içinde gerçekçi örneklerin, yakın dönemin mirasını tutmaya çalışıyor.

Özellikle 70’ler 80’lerin kültür sanat ortamını birbirine bağlayarak arşivler oluşturmaya özen gösteriyor. Sanatçıların arşivleri, nerede ne zaman, kim neler konuşuyor, onları takip edebilmek için önem oluşturuyor.

Bu bakış açısıyla Gazi Resim-İş’in süreç ve etkilerinin konuşulması gereken ama hiç konuşulmamış olduğunu gördük ve bu tartışmayı başlatacak bir sergi fikri olarak ortaya çıktı İdealist Mektep, Üretken Atölye 1932'den 1973'e Gazi Resim-İş Sergisi

S: Gazi Resim-İş amacı ve işlevi o olmasa da Türkiye’nin kültür sanat hayatına etkileri temel alındığında bir “ekol” olarak değerlendirilebilir mi?

M.Ö.: Öyle değerlendirmek çok doğru mu bilemiyorum. Gazi Resim-İş’ten çıkan sanatçıların yaklaşımlarının nihayetinde Gazi Resim-İş’te kendilerine sunulan imkanları kullanmaktan çok beslendiğini söylemek mümkün. Buradan çıkan herkesin büyük sanatçılar olduklarını iddia etmek doğru değil. Bir kritik dönem var, Gazi Resim-İş’in yatılı öğrencileri kabul ettiği. 20. yy’ın başından itibaren Türkiye’de modernleşen bir ülkede, teknik olarak iş ve sanatın iş eğitiminde birleştirilmesi ve bunun nasıl kurgulanacağı sorgulanıyor. Gazi Resim-İş bu sorgulamanın bir sonucu, bu sorgulamanın bir başka uzantısında halk evleri ve köy enstitülerini düşünmek lazım. Serginin odaklandığı 1932- 1973 dönemi öğrencilerin okula yatılı olarak kabul edildiği bir dönem.Bu dönemde çok yoğun bir atölye yapısı ortaya konuyor. Sanatçı- öğretmen yetiştirmek modern bir topluma hızlı bir dönüşümün çözümü olarak öneriliyor. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde çok farklı kesitleri gösteriyor olmak mümkün. Çeşitli atölyelerin, bu atölyelerde işlenen konuların birbirlerini beslediği ortamlar bunlar. Hocalardan öğrencilere farklı işler var.

Sergi önce İstanbul’da açıldı ama burada açılması sergide eksik olan, üzerine eklendiğinde bir şeyleri anlamayı, işleri ayrıca kolaylaştıracak kaynaklara, kişilere ulaşmayı da hedefliyor.

Kabarık bir destek listesi var serginin arka planında.. Ciddi bir araştırma soruşturma işi var. Çok kişi destek oldu ve umarız ki güzel bir sergi oldu.

İDEALİST MEKTEP, ÜRETKEN ATÖLYE 1932'DEN 1973'E GAZİ RESİM-İŞ SERGİSİ

Araştırmacılar: Onur Yıldız, Sezin Romi (SALT) Katkıda bulunanlar: Dilan Ece Yıldız, Gencay Altay, Martina Becker, Niyazi Altunya
Tasarım: Emirhan Altuner, Özgür Şahin (SALT) Çeviri: Michael D. Sheridan

Teşekkürler: Adem Genç, Ahmet Özol, Ali Cengizkan, Ayşe Önder, Bursa Kent Müzesi, BüroSarıgedik, Eda Derala, Engin Özendes, Ergun Barutçu, Erkan Kıyımcı, Gazi Üniversitesi Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı, Hasan Pekmezci, IMOGA / İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi, İpek Yada, Keskinok Sanat Vakfı, Merinos Tekstil Sanayi Müzesi, Murat Aksel, Mustafa Ayaz, Müge Cengizkan, Nancy Atakan, Nihat Kahraman, Nuri Aksel, Osman Aziz Yeşil, Samed Karagöz, Tolga Şinoforoğlu, Tuluğ Topçak, Veysel Günay

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış