AsiKeçi Sanat ve Tasarım Günleri açılış gününde Avareler tarafından Kuğulu Park’taki istinat duvarında Gezi Direnişi sırasında oluşturulan duvar yazıları ve barış işareti yeniden düzenlenmesi sonucunda direniş sırasında ölenlerin adının yazılarak anıldığı ve ölümsüzleştirildiği, pek çok kişi tarafından Gezi Direnişi ile özdeşleştirilen ve bu bireylerin duygusal bir bağ kurduğu, kaotik, anonim ve spontane yapısının verdiği bir rahatsızlığı da estetik açıdan yansıtan alan yerini görece minimalist, simgesel ve sanatsal açıdan yetkin bir kompozisyona bırakmış.
Sokak sanatı konusunda etik ve teori tartışmaları, mimari ve diğer yüzey sanatlarındaki kadar gelişmemiş ve belirsiz olsa da, genelde boş duvar üzerine ve otorite ya da sanat organizasyonlarının dahil olmadığı bir süreç ile gerçekleştirildiğinden böyle bir tartışmanın odağında olmamaktadır.
Söz konusu işte estetik değerinden ziyade anı ve tarihsel değeri ile öne çıkan, kent ve toplumsal bellek ile ilişkilendirilebilecek bir alanda -ki mevcut eleştiri ve tepkiler göz önüne alındığında buranın tanımlı bir alan olduğu açık- yapılan yeniden düzenleme, kent
ve toplum belleğini silerek, ortaya duvarın üzerindeki işletme, belediye, temsil ettiği değerler ve anısından rahatsız olanları memnun edebilecek bir yanlış uygulama, soylulaştırma/mutenalaştırma ve tutarsızlık örneği olmuş.
Düzenlediğiniz etkinlik kapsamında kamusal alandaki bir duvarın boyanması için büyük ihtimalle etkinliğinize destek olan yerel otoriteden izin alınmış ve yer gösterilmiştir. Bu durum ikinci bir tartışmayı da beraberinde getirmekte. Yurt dışında örneğin Londra’da yerel otorite destekli sokak sanatı tartışılıyor. Sokak sanatı doğası gereği, akademik sanata,
sanat piyasasının elitizmine karşı bir duruş sergiler, toplumu ilgilendiren konularda kendini otorite ve piyasanın karşısında konumlandırır ve genellikle otorite tarafından vandalizm olarak tanımlanarak yok edilmeye yatkındır. Kenti yerel otorite vesayeti altında güzelleştirerek soylulaştırma ve sokak sanatını kanuni olarak belirli alanlara sınırlandırılmaya çalışılması pek çok sanatçı tarafından reddedilmektedir.
Yapılan açıklamalarda Avareler tarafından yapılan işin tahrip edilmesi olarak nitelendirilen, öte yandan dönüşüm olarak kutlanan tepki, tüm süreç boyunca süregelen tutarsızlığın ifadesi olarak kabul edilebilir. Yine Alper Fidaner’in şahsını bağladığını belirttiği AsiKeçi sayfasında da paylaşılan açıklamada duvarın mülkiyeti üzerinden sunulan “bugüne kadar mülkiyet iddia eden çıkmamıştı” argümanı, etkinlik çerçevesinde yapılan bir işin altına atılan tag ve tahrip edildi açıklaması ile birlikte ele alındığında mülkiyet iddiasının nesnesi haline getirilmiştir. Aynı açıklamadaki terörist benzetmesi, yeniçeriler gibi ifadelerin Gezi Direnişi sırasında siyasi otoritenin yaptığı açıklamalar ile paralellik göstermesi en masumane tabir ile haddini aşan, talihsiz ifadeler olmuş.
Yer seçimi yanlış olsa da önceki katman belirli noktalarda korunarak, farklı bir uygulamayla mevcut durumdan rahatsız olanları da tatmin edecek bir uygulama ortaya konabilirdi. Bu hassasiyet ve uzlaşma sağlanmadan yapılan iş ve sonrasında yapılan açıklamalar, yine eleştiriler ve tepkilerden de takip edebileceğiniz üzere bir üst akıl dayatması olarak algılanmaktadır.
Son olarak Ankara’nın sanat dünyasına hareket getirmesini temenni ettiğim AsiKeçi ve bugüne kadar yaptıkları işlerle, başkaldırıyı selamlayarak bizleri şaşırtarak etkileyen Avareler’in iyi niyetine inancım ve yapılan hatanın kabulü ile, mevcut durumu biraz bilgisizlik ya da düşüncesizlikle aceleye getirilmiş ve estetik açıdan tolere edilebilir bir yeniden düzenleme arzusundan doğmuş, ders çıkartacakları bir iş kazası olarak görmekten yanayım. Ayrıca tartışmanın zaman içinde olgunlaşarak sokak sanatı etiğinin gelişmesi açısından bir nirengi noktası yaratacağını düşünüyorum.
Yorumlar (0)