Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Sudakı Suretler

Ve onlar kaybedilmiş gözüken suların bile üzerine yeni bir yaşam inşaa edebileceğini anlatıyor, bırak biraz da gördüğün suret başkasının olsun.

  Sudakı Suretler

Herkesin mutlaka bir sureti vardır o sularda, Kiminin genele, kiminin ta içerilerde özele dair. Bulunduğun taraf mı suretlerin muhtemel farklılığını yaratan, yoksa baktığın taraf mı? Hatta oraya nasıl baktığınla mı ilgili... Farklı bakmak, bakabilmek ve dahası baktırabilmek .

O sulardan, o topraktan yansıyanlar herkes için farklı olsa da, sürecin içindekiler kadar daha büyük veya daha güçlü olmasa da yaşananlar, mutlaka bir suret oluşturacaktır, kimisinde bir perde veya ekran üzerinde bir görünüş veya biçim olarak, kimisinde kurtuluşa veya umuda giden bir yol olarak, ama mutlaka aklın bir kenarında bir temas noktası yakalayarak.......

Seyredip çıktığında, insanın üzerinde kendiyle hesaplaşmaya mahkum edecek duygular bırakması sonucu değildir herhalde bir belgeselden beklenen. Bu konuda hazırlıksız ve çıplak yakalanmaksa en acısı. Bahsi geçen suyun istersek inanacağımız istemezsek inanmayacağımız ruhunun açıklaması da burada mı gizli acaba? İnsani duygularda, samimiyette, doğallıkta. Ve anlatılanlara duyulması gereken saygıda. Bilimselliği, teorileri, uzmanlıkları bırakıp bir süre için sadece içinde insan olduğu için, sadece o insanlar oralarda bu şekilde mutlu yaşadığı için, mülkleri olmasa da sahiplenebildikleri , ait hissedebildikleri için sadece , hadi hepsinden vazgeçtim; başladıkları mücadeleye olan saygıdan ötürü , hata yaptık diyip dönebilmek erdemini gösterebilmek mümkün mü?

En azından bir kere olsun maddiyatı bir kenara atabilmek, insanlığa ve yaşama bir şans verebilmek, hata yaptık diyebilmenin gururunu yaşamak peki, mümkün mü? Evet insanca bakabilmek önemlidir. Ve de zordur. Canını acıtır insanın. Bakmayı unuttuğun taraftan hem de, ummadığın bir şekilde ders vermek yerine, ders almayı bilmeye kapalı olduğun için, kendin bulmayı denemeden bile, belki her şeyden öte bir de insanlığın olduğunu sana birileri hatırlattığı için... Ve bu, beklemediğin bir anda, beklemediğin bir yerden geldiği için acıtır. Mahkemeye bilirkişi raporu hazırlar kıvamında bir belgeselin olmazsa olmazları değil miyizdir bizler; bir bilenler, uzmanlar, yetkililer. Genelde en birinci amacı değil midir belgelerin ortaya konması ve haklılığın en kolay yoldan, bilimsel olarak ispatlanma çabası? Düzenle, düzen içinde rekabet etmenin adaletsizliğini, çaresizliğini doğurmuyor mu bugüne kadar olan mücadele biçimleri? Sadece insan için, sadece başkasının mutlu yaşaması için, hatta sadece onun dediklerinin samimiyetine inandığımız için veremez miyiz bir kere olsun kararı? Verip de en azından huzurlu yatamaz mıyız........?

İmrenmek sonucun en kolay anlatımı, Unutturulmuş değerleri, sahiplenebilmeyi, paylaşarak büyümeyi, orda birilerinin olduğunu ve o toprakların üzerinde yaşayanların bize hisstetirdiklerini, bir de bizim onlara umut olmamız gerekirken onların bize başka bir şekilde tekrar ve tekrar hala umut olduğunu hatırlatabilmesini.......

İmreniyoruz .... çünkü biz kentimize, onların suyuna verdiği kadar değer veremiyoruz, çünkü biz kendimizi yaşadığımız yere ait hissedemiyoruz, çünkü biz onlar kadar doğal ve samimi olamıyoruz, çünkü onlar cesaretle ve dobra, biz korkarak ve düşünerek konuşuyoruz, çünkü onlar anlatırken sadece yaşamdan bahsediyor. Ve onlar kaybedilmiş gözüken suların bile üzerine yeni bir yaşam inşaa edebileceğini anlatıyor, bırak biraz da gördüğün suret başkasının olsun.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış