En değme Ortadoğu uzmanlarının dahi hâlâ bu coğrafyaya dair analizler yapması, bölgenin geçmiş ve geleceğini ilgilendiren argümanlar yayması ne menem bir sistemin Ortadoğu’da yürürlükte olduğunu açıklar niteliktedir. Bu coğrafya kendi sınırlarının dışında yaşayanların bile, günde, mutlaka bir kez diline misafir olan bir coğrafyadır. Fakat tabii ki, sürekli savaş hali ile anılan bir bölge olduğu da yadsınamaz bir gerçek. Son günlerde de aynı gerekçe ile anılıyor, tartışmalara konu oluyor. Gündem: Kobanê ve Suruç.
Neden Kobanê?
Rojava’da PYD önderliğinde kurulan ve belki de Ortadoğu’nun binlerce yıllık “kaderini” değiştirecek bir demokratik model ile işleyen üç kantondan biri olan Kobanê kantonu, tüm halklar için tehlike arz eden ve yaklaşık elli gelişmiş ülkenin kurduğu koalisyonun tek gündemi olan IŞİD terörünün bombardımanı altında. Bu yoğun savaş halinden dolayı yüz binlerce Rojavalı Kürt, topraklarını terk edip kitlesel göç yaşamak zorunda kaldılar. IŞİD, ele geçirdiklerini yediden yetmişe, başlarını keserek kıyımdan geçirdi.
Çok değil, daha bir buçuk ay önce Şengal’e saldırarak, Êzidi kadınlarına tecavüz ettikten sonra öldürdüler. Onların zulmünden kaçan çocuklar, Şengal dağının eteklerinde susuzluktan öldüler. Elli binden fazla Êzidi de göç yollarına düştüler. Dün Şengal, Bugün Kobanê Dün Şengal’de yaşattıkları vahşetin daha ağır boyutlarını bugün Suruç’un yansıması gibi duran Kobanê’de yaşatmak istiyorlar. Bu kez Kobanê’deki Kürt kadınlarına tecavüz etmek, onları pazarlarda savaş ganimeti olarak satmak, çocukların susuzluktan ölmelerini sağlamak ve geride kalanların bir kısmının başını kesmek, bir kısmına da savaş esiri muamelesi yapmak istiyorlar.
Bütün bunları özellikle Kobanê’de yapmak, onların ideolojilerince hedefledikleri devletin zorunlu gereğiymiş! Ve o devletin “anahtarı” Kobanê’de imiş! Sınırın iki yakasında kalan Suruç ve Kobanêlileri bugün birbirinden ayıran tek şey; tel örgüler! IŞİD vahşetinde hayatını kaybeden Kobanêli genci, Suruçlu amcası, Suruç’ta toprağa veriyor!
Kobanê’de Ne Oluyor?
IŞİD’in kan deryasına çevireceğini söylediği Kobanê, Suruç’tan çıplak gözle pekâlâ rahatlıkla görünen bir yerleşim merkezi. Yani, Türkiye sınırına birkaç kilometre uzaklıkta... Suruç ve Kobanê’de yaşayanlar genelde hısım akraba. Bir sabah uyandıklarında, bu akrabaların bir tarafı Suriyeli, diğer tarafı ise Türkiyeli olmuş, her ne kadar Kürt ve Kürdistan’a ait olsalar da... Belki de çekilen mayınlı sınıra rağmen onları birbirlerine sımsıkı kenetleyen bu iki ortak gerçeklik olmuştur. Bugüne değin diri kalan, dayanışmalarına ve aynı dille ağıtlar yakan, türküler söyleyen yüreklerinin kaynağı olan iki ortak gerçeklik. Sınırın iki yakasında kalan Suruç ve Kobanêlileri bugün birbirinden ayıran tek şey; tel örgüler! IŞİD vahşetinde hayatını kaybeden Kobanêli genci, Suruçlu amcası, Suruç’ta toprağa veriyor! Bu acıyı yaşayan bir amcanın öfkesi tarif edilemezken, “Acaba daha kaç cenaze gelir?” düşüncesi ile gittiği tel örgülerin önünde kendisi gibi bekleyişe koyulmuş binlerce kişinin Türk askerleri ve polisleri tarafından tartaklandığını, biber gazları ve tazyikli suya hedef alındığını görüyor. Yeğeninin, sınırın karşı yakasında yeni bir yaşam için mücadele ettiği gerçeği o amcanın rehberidir artık, tel örgülerin önünde bekleyen diğer binlerce yürek gibi.
“Rojava’daki demokratik sistemi boğmanın merkezi olarak görülüyor Kobanê.”
Bugün aslında Kobanê’deki durum, şimdiye kadar alışagelmiş savaş atmosferlerinden görünürde bir farkı olmasa da, içerik olarak tam da öyle değil. İnsanca bir yaşamın temellerinin atıldığı bir coğrafyada, bu yeni modelin artık savaşlara, ayrımcı politikalara, ulus üstünlüğüne, adaletsizliğe karşı bir model olduğunu ve büsbütün kirli hesapların bölgedeki hakimiyetini bitireceğini öngördükleri için, Rojava’daki demokratik sistemi boğmanın merkezi olarak görülüyor Kobanê. Son dönemlerde yoğunlaşan saldırıların tek nedeni; bölgedeki özgürlükleri ve halkları zapturapt altına almak. Buna karşı gelip, başta kendi vatanlarını koruyup diğer halklar ile birlikte kurtuluşun basamaklarını tırmananlara akıl almaz kıyım yöntemleri ile saldırılıyor.
Sınırdaki Bekleyişin Nedenini Anlamak
İşte bu saldırılara karşı durmaktır Suruçluların sınırdaki bekleyişinin ve dağılmamalarının nedeni. Daha fazla amca, daha fazla yeğen toprağa vermesin diyedir sınırın her iki yakasındaki öfke ve bekleyiş. Ortadoğu’yu üzerine çöreklenen binlerce yıllık karanlığa mahkum etmeyip, güneşe ve aydınlığa kavuşturmaktır tüm bu inatlı mücadele. Ortadoğu halklarının artık kılıçların, silahların, ve kanın gölgesinde değil; özgür, demokratik, yürekli gülen annelerin, gözlerine korku değil, sevinç ve mutluluk çöken çocukların koşuşturduğu bir ortamda yaşasın diyedir tüm bu direniş, öfke ve kenetlenme duygusu.
Yorumlar (0)