Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Sütunlu Yol

Arkeolojik bilgilerden anladığımıza göre, antik Ankyra şehrinin kutsal alanı olan Augustus Tapınağı’nın bulunduğu yerden Roma Hamamı’na doğru uzanan ve M.S. 2-3. yüzyıllarda yapılmış olduğu tahmin edilen görkemli bir sütunlu yol, kentin merkezini ve omurgasını oluşturmaktaydı.

Sütunlu Yol

1937-44 yılları arasında yapılan Roma Hamamı kazılarında ve Çankırı Caddesi’nin yapımı sırasında ortaya çıkan bu antik yol, ne yazık ki yeni yolun altında kalmıştır.

Roma Hamamı ile Augustus Tapınağı arasındaki bu geniş bulvar Angora’nın agorasıydı.
Bu geniş bulvarın iki yanında mermer sütunlar ve ağaçlar yükselirdi. Sütunların arkasında kamu binaları, işlikler, çarşı ve dükkânlar diziliydi. Siyasi ve ticari hayat burada şekillenirdi. Hem toplantı ve gezinti alanıydı hem de pazarlar kurulur, tiyatrolar sergilenirdi. Eğlence mekânlarında ise, sarışın köpüklü bira ve müzik eşliğinde sohbetler edilirdi. Agora aynı zamanda kent meclisiydi de. Roma’nın doğu sınırlarına yakın bir kavşak noktası olan Ankara, imparatorluğun bir nevi serhat başkentidir.

Eğer kentin antik dokusu korunabilse ve etrafında modern kentleşme düzenlenebilseydi, başkent bugünkünden bambaşka ve muhteşem bir görünümde olabilirdi. Maalesef artık çok geç ve uzak bir ütopya.

Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden birisi olan Angara’mızı yazık ki kötürüm ettiler, kötürüm olasıcalar. Kent rantı yaratmak uğruna yağmaladılar.

Ulus bölgesinde, daha ilk kazmada, toprağın hemen altından başlayarak tarihi kalıntılarla karşılaşmayan bir inşaat çalışması yok gibidir. Her santiminden adeta tarih fışkırır. Bugün artık örtbas edilmiş olan bir tarih...

seçilmesinin en önemli sebebi bence, hem korunaklı olması ve hem de bolca akarsuyun bulunmasıdır. Ve giderek doğu istikametinde önemli bir yol kavşağı olması da önemini sürdürmesini sağlamıştır.

Ankara, Roma ordularının doğu seferlerinde bir dinlenme ve hazırlık karargâhıydı. Bir nevi ara başkent gibi. Ellibin, yüzbin askerli ordu, birkaç günde temizlenir paklanırdı. Elimizde başka hiçbir bilgi olmasa bile, bunu aynı

anda ikibin kişinin yıkanabileceği büyüklükteki Roma Hamamı’ndan anlayabiliriz.

Roma da Osmanlı gibi hamamcı bir imparatorluktu.

Ganimet ve tecavüzün yaygın olduğu toplumlar,
özellikle de cinsel suçlarından din aracılığıyla temizlenebileceklerini sanırlar. Din manevi temizlenmenin bir aracı olmuştur, hamamlarsa fiziki temizliğin...

Augustus Tapınağı kalıntıları, Ulus’ta bugünkü Hacı Bayram Camisi’nin olduğu yerdedir. Daha doğrusu Hacı Bayram Türbesi ve Camisi, Augustus Tapınağı kalıntıları üzerine bina edilmiştir. Anadolu’da, dağda belde, nerde bir yatır görseniz bilin ki hemen altında veya yanı başında antik bir kutsal vardır. Tarih içinde kutsallar birbirinin üzerine bina edilir, birbirini izler. (Tarih süreklilik arz eder de ona sebep. Tarih boşluk kaldırmaz. Tarih olmak, tarihi olmak, halk olmak boşuna değildir...)

Sütunlu yolun bir ucunda dini kutsal yani ilahi temizlenmenin mabedi, diğer ucundaysa bir hamam yani fiziki temizlenmenin mabedi vardı. Bu ikisi arasındaki bulvar boyunca da kentin agorası... (Oralarda bir yerlerde başka şeylerde olmalı...)

İliştiri;
“Romalılar M.Ö.1.yüzyılın sonlarına doğru Galatya’yı eyalet haline getirip Ankara’yı metropolis-başkent yaptıktan sonra, bir takım imar faaliyetlerine girişmişler ve şehrin büyüyüp gelişmesini sağlamışlardır. Roma-Augustus Tapınağı’nın
bu dönemde yapılarak imparator kültünün de Ankara’ya getirilmesi bu kente verilen önemin bir belgesidir.

Augustus Tapınağı ve bulutlar...

Augustus Tapınağı, Ulus’ta Hacıbayram Camii’nin bitişiğinde yer almaktadır. Roma Döneminin önemli yapıtlarından biri olan tapınak, son Galat Hükümdarı Amintos’un oğlu Kral Pylamenes tarafından Augustus’a bağımlılık nişanesi ve Galatya Eyaletinin Roma’ya katılmasını kutlamak amacıyla M.Ö. 25 yılından sonra yapılmış olmalıdır. Roma Döneminde Ankara, Augustus Tapınağı’nın bulunduğu kutsal tepenin etrafında kurulmuştur.

(...)

“Tapınağı kiliseye dönüştüren Hristiyanlar cellanın güney duvarına üç pencere eklemişler ve cella ile opisthodomos arasındaki duvarı yıkarak naos’un gerisine de bir krypta yapmışlardır. 15.yüzyıl başlarında Türklerin Ankara’yı almasıyla tapınağın kuzey-batı köşesine Hacıbayram Camii eklenmiştir. Cellanın kuzey-batı duvarının bir bölümü 1834’de yıkılmış olmakla beraber tapınak bu gün iyi korunmuş durumdadır. M.Ö.8.yüzyıldan günümüze değin tüm kutsal yapıların üst üste ve yan yana bulunmasını bir eski Anadolu geleneği ve Anadolu insanının hoşgörüsü olarak yorumlamak yanlış olmaz.” (Alıntı; Anadolu Medeniyetleri Müzesi web sayfası)

Dipnot;
(Hoşgörü ve kardeşlik teraneleri, efendi-köle ilişkisinin tezahürüdür. Eşit haklara ve yükümlülüklere dayanan emek dayanışması ise halk demokrasisinin ve diyalektik tarih bilincinin ifadesidir.
Tarihi Mezopotamya veya güncel egemen söylemle Ortadoğu’ya karşı gerçekleştirilen, ardı ardına, bitmek tükenmek bilmeyen emperyalist ve yerli işbirlikçi faşist saldırılarsa, tarih bilincini tarumar etmeyi amaçlayan bilinçaltının yansıması olmalı. Ve elbette, kanımızı, iliğimizi sömüren o azgın kapitalist tahakkümün şiddeti...)

Zeyl;
devralıyor cehennem nöbetini

peş peşe...
tarihi Mezopotamya kentleri

“karanfil elden ele” (... ...)

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış