Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Tollu'nun Ankara Keçilerinden Bugüne

D Grubu’nun kurucularından Cemal Tollu, gençlik yıllarında ailesinden habersiz şekilde Ankara’ya gider “Zabit Namzetleri Talimgâhı”na katılır ve 1921-1923 yılları arasında, İstiklal Savaşı’nın sonuna değin 20. Süvari Alayı’nda görev yapar. İki yıl içerisinde tuttuğu notları, 1960 yılında gözden geçirip bu döneme ilişkin bir anı demetine dönüştürür. Tollu, bu anıları, “Bu defterde çocuksu sayılacak düşüncelerin çocukça ifade edilmiş olduğu da görülebilir.

Tollu'nun Ankara Keçilerinden Bugüne

Hiçbir iddiası olmayan bu satırlar ne bir roman ne de bir edebi eserdir. Bu satırlar, genç bir yedek subayın asker ve Anadolu köylüsü arasında geçirdiği günlük hayatı, katıldığı muharebelerde başardığı veya başaramadığı küçük hizmetleri, şahit olduğu hadiseleri ve bunların karşısındaki duygu ve düşünceleridir. Hadiselerin cereyanı sırasında yazılan bu satırların süslenmiş, romanlaştırılmış bir eser olmadığı da kabul edilmelidir.” diye betimler.

Sözünü ettiğim anılar “Talimgâh’tan Güzel Sanatlar’a” başlığıyla yayımlandı. Kitabın başında Tollu’nun ressamlığı hakkında özet bilgi veriliyor. Cemal Tollu (1899-1968) 1930 kuşağının resimlerinde yerel konuları kübist bir anlayışla işleyen önde gelen temsilcilerinden
ve 1933 yılında oluşan D Grubu kurucularından. 1935 yılında eski adı Ankara Arkeoloji Müzesi olan Anadolu Medeniyetleri Müzesinin yöneticisi.

Daha sonra, 1937 yılında göreve başladığı Akademi’de hocalık ve bölüm başkanlığı yapar ve 1964 yılında Akademi’den emekliye ayrılır.

1938 yılında CHP’nin düzenlediği “Yurt Gezileri” kapsamında Antalya ve Burdur’a gönderilir. 1953 yılı yapımı “Hatay’da Portakal Bahçesi” başlıklı yapıtı 1975 yılında bir posta pulunda yer alır.

“Mitoloji” başlıklı bir ders kitabı ile “Şeker Ahmet Paşa”yı ele aldığı iki kitabı olduğunu da eklemeli..

Büyük olasılıkla Ankara’yı betimlediği çok sayıda resmi olabilir. Dikkatimi çeken Ankara Keçilerini işlemeyi seçtiği yapıtları. Solfasol’un geçmiş sayılarından birinde dünyada “Ankara Goat”, yani Ankara Keçisi olarak anılagelen, ne var Ankara’da neredeyse sadece anısı kalmış tiftik keçisi türü hakkında yazmıştım. 1930’lu yıllarda hâlâ ortalıkta görülüyor olmalıymışlar ki, kimi ressamlar bu uzun tüylü keçileri tuvallerine yansıtmışlar. Yansıtanlardan biri de Cemal Tollu. Örneğin, “Çoban ve Tiftik Keçileri” (1955) tuvali ile 150x200cm. boyutlu “Keçili Kompozisyon” adlı duvar panosu.

Yalnızca Cemal Tollu değil, Turgut Atalay (1918- 2004), Turgut Zaim (1906-1974), vb. ressamlar da Ankara Keçisi izleğini işleyen sanatçılar.
Keçi zaten sevimli bir hayvan. Tüyleri kıvır kıvır ve uzun olunca çok daha resimsel değer kazanıyor olmalı sanatçıların gözünde. Kaldı ki, öndeki satırlarda da izleneceği gibi, ressamlar keçileri tiftik keçisi olmasa bile çekici bulmuşlar, tuvallerine taşımışlardır.

Turgut Atalay “D Grubu” karşıtı “Yeniler Grubu”nda yer almıştır. 1973 yapımı bir tablosu “Ankara Keçileri” adını taşır. İkisi beyaz biri siyah 3 keçi figürünün görüldüğü tabloda, keçilerin uzun tüyleri birer perdeymişçesine sarkmaktadır. Turgut Zaim’in “Keçili Kız” tablosundaki keçinin de bir tiftik keçisi, yani (adı geçmese bile) bir Ankara Keçisi olduğu uzun tüylerinden anlaşılmaktadır. Zaim’in başka tuvallerinde keçi sözcüğü anılmaz, genellikle “Yörükler”, “Yaylada Yörükler”, “Göreme” vb. adlar taşısalar bile keçi figürlerinin tiftik ya da Ankara Keçileri olduğu kolayca çıkarsanır.

Fikret Otyam (1926-2005) da keçili tablolar boyamıştır. “Köy Evleri ve Keçiler” (1985), “Çoban ve Keçiler” (1996) vb. tablolarındaki keçiler uzun tüylü değildir; yani tiftik keçisi=Ankara Keçisi değildir. Nitekim, 2013 yılı Nisan ayında yayınlanan aşağıdaki haber Otyam’ın resimlerindeki keçilerin Ankara Keçisi olmadığını doğrulamaktadır:

"Antalya’da yaşayan ressam ve gazeteci-yazar Fikret Otyam’ın Geyikbarı Köyü’ndeki çiftliğinde bulunan ve birçok tablosuna konu olan ’Saanen’ cinsi 2’si dişi 3 keçisi, 3 gece önce kimliği belirsiz kişilerce çalındı.

Milliyet'in haberine göre, ünlü ressamın ’Nimetçik’ adını verdiği keçisi ve 2 yavrusu, önceki gece çiftlik evinden çalındı. ‘Keçiler beyaz ama bu olay kapkara’ diyen Otyam, oğlakken alıp 12 yıldır çocuğu gibi büyüttüğü ’Nimetçik’ ve iki yavrusunun bulunması için jandarmadan yardım istedi.

Otyam, ‘Ben çiçekleri sularken onlar bana, ben de onlara bakardım. Bir kez bile bu keçiler çiçeklerimi

2- t24.com.tr/haber/fikret-otyamin-ciftliginden-kecileri-calindi yemedi. Ben de onların resmini yaptım. Ben ona “Nimetçik” diyorum, çünkü onlar benim nimetimdi. Onların birçok tablosunu yapıp satarak para kazandım. Evimi bile onlar sayesinde aldım. İnşallah keçilerim bulunur’ diye konuştu.”

Renkleri kremden beyaza doğru değişen “saanen” keçisi kısa kıllı, dik ve küçük kulaklı olarak

tanımlanıyor.

1950lerden sonra yapılan (hangi ressamın imzasını taşıyor olursa olsun) keçi izlekli/figürlü/ motifli resimlerde tiftik keçileri görülmez. Bugünün ressamları da keçili resimler yapıyorlar ama, genelde keçi figürleri tiftik keçisi=Ankara Keçisi değil.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış