Ulucanlar’a vardık. Daha önce defalarca kez geldiğimiz hapishane müzesinde büyük bir sükunetle gezindikten sonra binaların arkasına geçip kaleyi, Bentderesi Caddesi’ni ve Çinçin’i izledik. Müzenin olduğu tepeden inip kalenin olduğu tepeye doğru tırmanmaya başladık. Yolumuzu kesen çocuklar fotoğraf makinalarımızın nerede olduğunu ve neden fotoğraflarını çekmediğimizi sordular. Kale girişinde duraklayıp Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’ne doğru yöneldik. Müzenin kafesinde bir süre yeşil manzaraya dalıp çıktık. Kirit Kafe’de yemek molası vermeye karar verdik. Soba ve ev yemeği sıcaklığıyla doyduk. Bugünkü son hedefimiz SALT Ulus olacaktı. Yol üzerinden kışlık basma şalvar ve tulum peyniri aldık. Pirinç Han, Sulu Han ve Hâl’i yoklayıp son durak noktamız olan SALT Ulus’a yöneldik.
“Nerden geldik buraya” sergisini görmek üzere taş binaya girdik. Araştırma ve Programlar ekibinden Aslı Alpar bize ve bizimle aynı anda sergiyi gezmeye başlayan kişilere kısa bir sergi turu vermeye başladı. 7 Ocak’ta başlamış olan “Ner-den geldik buraya”, İstanbul’da daha önce SALT Beyoğlu ve SALT Galata’da sergilendikten sonra SALT Ulus için yeniden kurgulanmış. 12 Mart’ta sonlanacak sergi 80’lerdeki politik ve kültürel döneme ait arşivsel belgeler dışında üç sanatçının işini kapsıyor: Aslı Çavuşoğlu, Barış Doğru söz ve Esra Ersen’in işleri 80’leri farklı açılardan yorumluyor. Örneğin TRT’nin 1985’te radyo ve televizyon kanallarında 205 kelimenin kullanımını yasakladığı genelge Aslı Çavuşoğlu’nun MC Fuat ile birlikte ürettiği “191/205”enstelasyonunun bir parçası olarak yorumlanıyor. Arşiv belgeleri arasında gazete haberleri, dergiler, reklamlar, sinema filmleri, arşiv videoları, fotoğraflar ve kitaplar var. Tüm bu materyaller aracılığı ile sergi, sivil toplum hareketlerine odaklanıyor. Bazı şeylerden ilk kez haberdar oluyoruz. Bazı şeyleri ise yan yana ve bir anlatının parçası olarak görmek bizi sarsıyor. Ekolojik bir politikanın parçası olarak basılı tanıtım malzemesi kullanmayan SALT Ulus’taki sergi, saltonline.org’dan takip edilebilecek bir dizi etkinlik (eleştirel sergi turu, konuşma, film gösterimi) ile birlikte kurgulanmış. Bu etkinliklerle 80’ler ve Ankara ilişkisini kurmak, bugünle o dönem arasında eleştirel bir bağ oluşturabilmek ve yeni yeni sorular sormak mümkün oluyor.
Sergi turunun sonunda, kendisinin de bir Ankaralı olduğunu öğrendiğimiz Aslı ile Solfasol adına tanışıyoruz. İlk kez tanışmamıza rağmen kendiliğinden bir Ulus sohbeti açılıyor. Öğlen yemeklerinin nerede yenebileceğinden, akşamları Ulus’un nasıl göründüğüne, köşede hızla yükselen camiden, SALT Ulus-Ankara ilişkisine pek çok konudan konuşuyoruz. Aslı bize serginin Ankara ile bağının kolaylıkla görülmediğini, ama aslında pek çok açıdan ilişkili olduğunu anlatıyor. Ankara’da geliştirilmiş programlara öncelik verdiklerini, arşivsel materyallerle çalışan Ege Berensel gibi Ankaralı sanatçılarla çalıştıklarını ve Ankara bağlantılı sanatçı ve araştırmacıların tekliflerini değerlendirmeye açık olduklarını söylüyor. Ankara’da arşiv yapan araştırmacılar, çok iyi arşivler ve araştırmalar olduğunu düşünüyoruz. SALT Ulus’u Ankara hakkında çalışmak için bir platform olarak görüp iletişime geçme ve ortaklaşarak dönemsel araştırmalar yapma fikri bizi heyecanlandırıyor. Ankara ve Ulus’la ilgili düşünceler ve tanışıklığın verdiği mutlulukla taş binadan ayrılıyoruz.
Ulus’un çoklu katmanlarının içinde dolaşmak ve o katmanların bir süreliğine de olsa yaya kent-gezginleriolarak parçası olmak için Ulus’a sık sık gidiyoruz. Her gidişimizi rotalar ve duraklar oluşturarak kurguluyoruz. SALT Ulus önemli bir durak. Gün sonunda, kendimizi bedensel olarak başkalaşmış hissediyoruz. SALT Ulus, sanat ve sergileme algımızı araştırma, tarih, hafıza ve arşivleme üzerinden bir kez daha dönüştürüyor. Beş saatlik gezintinin sonunda fark ediyoruz ki Ulus’u çoklu katmanlarıyla seviyoruz ve kendimizi içinde bulunduğumuz memlekete, belki de kente en az ya- bancılaştığımız bir yerde hissediyoruz. Serginin bizi sevk ettiği düşüncelerle birlikte biraz da suskun bir halde Kızılay’a doğru yürüyoruz. Çantamızdaki Ulus oldukça enterasan: Kışlık basma şalvar, tulum peyniri ve ziyaretçilerin SALT Ulus’taki sergiden alabilecekleri bir parça olan 5 Mart 1984 tarihli Aydınlar Dilekçesi.
Yorumlar (0)