ATO Başkanı Bulut’a yönelttiğimiz ilk soru, herkesin çokça konuştuğu Sağlık Bakanlığı’nın günlük olarak açıkladığı vaka sayılarına yönelikti... Bulut, çok tartışılan vaka sayılarının şeffaflığıyla ilgili söz konusu rakamların gerçeği yansıtmadığını söylüyor. “Biz çok iyi biliyoruz ki bu vakaların sayısı gerçek rakamları yansıtmıyor” diyerek sözlerine başlayan ATO Başkanı, “Sağlık Bakanlığı’nın bildirdiği rakamlar, testleri pozitif çıkan vakalar. Ancak testleri negatif çıkmış ve klinik gözlemlerle Covid-19 tanısı almış kişiler var. Örneğin, tomografik sonuçlarla, radyolojik görüntülemelerle ya da diğer enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının klinik görüşleriyle şüpheli Covid-19 tedavisini alarak iyileşenler de var. Bu nedenle de rakamlar gerçeği yansıtmıyor.” ifadeleriyle konuşmasına devam ediyor. Şüpheli hastaların sayısıyla birlikte var olan vaka sayılarının iki katına çıktığını vurgulayan Bulut, Türkiye’de yapılan testlerin de sanıldığı kadar güvenli olmadığına dikkat çekiyor.
“Testler Sandığımız Kadar Güvenli Değil”
Türkiye’de yapılan Covid-19 testlerinin de sanıldığı kadar güvenli olmadığını vurgulayan Bulut sözlerine şu şekilde devam ediyor; “Pek çok test birkaç nedenle negatif çıkabiliyor. Bunlardan bir tanesi örnek ilk alınırken. Hizmet içi eğitimler yapılmadı. Biz Ankara Tabip Odası olarak bir anket düzenledik. Yaklaşık olarak üyelerimizin yarısı hizmet içi eğitim almadıklarını söylediler. Yani sağlık çalışanları hizmet içi eğitim almamıştı bu ilk örnekler alınırken nasıl davranmaları gerektiğine dair.”
Ayrıca teknik olarak testlerin yapılacağı araçların ihalelerinin de hükümete yakın firmalardan temin edildiğine ve sorunlu olduğuna dikkat çeken Bulut, temelde bu iki nedenle yapılan testlerden kesin sonuçları yansıtmadığını sözlerine ekliyor.
“Bilim Kurulu’nda Türk Tabipler Birliği ve Tabip Odaları Yok” Pandemi İzleme Kurulu’na sağlığa dair meslek odaları ve örgütlerinin dahil edilmediğini vurgulayarak sözlerine devam eden ATO Başkanı, olağanüstü durumlarda sağlık hizmetlerinin nasıl yönetileceğinin ön görülmesi için diş hekimleri, veterinerler, hekimler ve sağlıkla ilgili bütün çalışanların söz konusu kurulda olması gerektiğini söylüyor. Konunun uzmanlarından alınacak bilgilerle salgınla daha iyi mücadele edilebileceğinin altını çizen Bulut, “Ne yazık ki meslek örgütleri 15 yıldır bu hükümet döneminde dışlanmış durumda. Kendileri bizle görüşmüyorlar. Başarısızlıklarının üzerini de rakamların üzerini örterek kapatmaya çalışıyorlar. Onları gizleyerek başarısızlıklarını örtmeye çalışıyorlar. Halbuki biz bardağın yarısı boşsa yarısının da dolu olduğunu söyleyenlerdeniz. Sadece Sağlık Bakanlığını eleştirmek için yaptıkları yanlış diyen bir örgüt de değiliz.” ifadelerini kullanıyor.
Türkiye’de Normalleşme Süreci Ve İkinci Dalga Tehlikesi Konuştuğumuz önemli konu başlıklarından bir diğeri ise Türkiye’de normalleşme süreci. ATO Başkanı Vedat Bulut bu konuda da açıklamalarda bulunuyor. Vakaların temmuz-ağustos aylarında havaların ısınmasıyla birlikte azalacağını belirten Bulut, kişilerin yoğun bakıma gitmesini veya entübe hastaların olmasını engelleyen antiviral bir ilaç çıkmadığı ve aşı bulunmadığı takdirde önümüzdeki sonbahar ikinci bir dalga tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceğimizin de üzerini çiziyor.
“Sağlık Çalışanları Büyük Risk Altında”
Pandemi gündeminde konuşmazsak olmaz dediğimiz diğer önemli konulardan birisi de şüphesiz sağlık çalışanları. Sağlık çalışanlarının pozitif vaka sayıları, son durumu, koruyucu ekipman yeterliliği ve sosyal ihtiyaçlar gibi konuları da Vedat Bulut’a sormayı ihmal etmedik.
Bulut, yaptığımız söyleşi sırasında Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) son kayıtlarına göre 3 bin
474 sağlık çalışanına Covid-19 pozitif tanısı konulduğunu, bu rakamların 2 binden fazlasının ise İstanbul’da olduğunu açıkladı. ATO Başkanı, meslekleri gereği sağlık çalışanlarının büyük risk altında olduğunu ancak çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Bulut, pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının motivasyonunun önemine vurgu yaparak, sağlık çalışanlarında kesilen ödeneklerle ilgili sözlerine şu şekilde devam etti;
“Sağlıkta şiddet yasa tasarısı çıktı. Bu sevindirici oldu böyle bir dönemde. İnsanlar da daha duyarlılaştı sağlık çalışanlarına karşı. Ancak ödemelerle ilgili sıkıntılar var. Bu personeli motive etmek açısından çok önemli. Örneğin, siz hasta olan bir personelin maaşını azaltıyorsanız ki bizim yaptığımız ankette yüzde 42 sağlık çalışanı, gelirinin yüzde 50’sinden fazlasını kaybetmiş durumda. Bakın böyle bir dönemde sağlık çalışanlarının gelirini yükseltmeyi bırakınız, azalmasıyla karşı karşıyayız. Bu durumda insanlar hasta olmamak için kendi güvenliğine odaklanabilirler bu çok önemli. Önce kendisi hasta olmamak için onu birinci önceliği olarak alırsa hastalarına yeterince yardımcı olamayabilir. Biz bunu defalarca söylüyoruz. Defansif tıp dediğimiz bir konu. Buraya yönelmememiz gerekiyor.”
“Aile Sağlık Merkezlerinde ve Pek Çok Hastanede Ekipman Sorunu Var”
ATO Başkanı, Türkiye’de sağlık çalışanlarına sağlanan koruyucu ekipmanların yetersizliğine de dikkat çekiyor; “Aile Sağlık Merkezlerinde ve pek çok kurumda, hastanede sorun var. Biz çok iyi biliyoruz ki bir hastanenin baş hekimi terzihanede maske diktirmeye başladı. Kurumu da biliyoruz. Baş hekimi de tanıyoruz. Doğru bir adım attı. Yapacak bir şey yoktu. Çünkü piyasada bulamayınca kendi öz koşullarınızda bunun çözümünü bulmak zorundasınız. Bu nedenle Türkiye’de koruyucu ekipman ve malzemede sıkıntı vardır. Özellikle Türkiye Mühendis ve Mimarları Odaları ile iş birliği yaparlarsa ancak ödemelerini de yaparlarsa -bu çok önemli yani onlardan malzeme alıp sonra ödeme yapmazlarsa bu idealist firmaları da batırırlar- sorunu çözebilirler.”
Sağlık Çalışanlarının Sosyal İlişkileri ve İhtiyaçları
Sağlık çalışanlarının pandemi sürecinde sosyal ilişkileri ve ihtiyaçlarına yönelik sorumuza ise Bulut, sözlerine şu şekilde devam ediyor; “Türkiye’de insan kaynakları son derece kötü yönetilmektedir. Sadece sağlık değil insan kaynakları da kötü yönetiliyor. Örneğin, her sağlık çalışanının evinde kaç yaşlı var? Kaç çocuk var? Sayısını bilmek gerekiyor. Devletin bir sistemde bu bilgileri kaydetmiş olması gerekirdi. Sorun şuradan kaynaklanıyor hem anne hem baba sağlık çalışanıysa, evinde küçük çocuk varsa ya da Covid-19 için risk grubu olabilecek bir insan yaşıyorsa, her ikisini de siz Covid-19 için görevlendirdiğiniz zaman bunlara bir şey olduğunda aileye kim bakacak? Bunu hiçbir zaman göz önüne alıp da tasarlamayı buna göre yapmadılar. Biz bu konuyla ilgili bir yazı yazdık ve cevabını bekliyoruz. ATO’nun resmî web sayfasında da paylaşıldı. Hem anne hem baba sağlık çalışanı ise Covid-19 salgınında her ikisi de görevlendirilmemelidir. Bu çok önemli.”
Sağlık çalışanlarına konaklama sağlamak gibi eski bir yöntemin tekrar işe yarar hale geldiğini de sözlerine ekleyen Bulut, iki önemli konuya dikkat çekiyor: Birincisi, hasta olduklarında sağlık çalışanlarının gelirlerini kesmemek, ikincisi ise aile sayılarını ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sayısını ve durumunu bilerek planlama yapılması... Bulut ayrıca, pandemi sürecinde birçok sağlık çalışanının tükenmişlik sendromuyla yüzleştiğini vurgulayarak, her klinikte söz konusu çalışanlara psikolojik destek ünitelerinin de açılması gerektiğini ifade ediyor.
Söyleşimizin geri kalanını sizlere yeni açtığımız Solfasol TV sosyal medya kanallarımız; Youtube, Facebook ve Twitter sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
Söyleşimize burada ara veriyor, hepinize sağlıklı günler diliyoruz.
Yorumlar (0)