Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Aynı Işık, Başka Siluet

Aynı Işık, Başka Siluet

Ankara’da Seğmenler Forum ismiyle her hafta bir araya gelen enteresan bir grup var. Pazarları saat 17.00’de Seğmenler Parkı’nın amfitiyatrosunun taşlarına oturup bir şeyler konuşuyorlar. Kafaları güzel güzel çalışan; böyle pek tatlı insanlar…ama deliler galiba biraz. Geçen sene, birbirinin elini tutmuş binbeş yüz insanı, Kuğulu Park’tan Kolej’deki miting meydanına kadar yürüten de bunlardı.

 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne doğru geri sayarken; Parka, -ilhamını belli ki bir Müslüm Gürses şarkısından alan- üzerinde “Hangimiz Sevmedik?” yazılı o brandayı asmış, “Yaşamak bu kadar güzelken; Ankara’da, İstanbul’da, Antakya’da, Eskişehir’de bizim kardeşlerimiz neden öldü? Bizler de böyle kalbimiz kırılarak mı öleceğiz?” diye sormuşlardı. Ruhları ve zihinleri özgürleşmeden bu ülkeye gerçek bir hizmet verip veremeyeceklerini merak ediyorlardı. Ağaçları, yaylaları, nehirleri ve balıkları çok sevdikleri için dövülmekten, bir geceyarısı evlerinden alınmaktan tedirginlik duymaya devam etmek istemiyorlardı. Ve tüm bu içlerinde tutamadıklarına tanıdık yeni yabancılarla artık yabancı olmamak; herkesi kendilerini bir parça anlamaya davet etmek için, elele yürümek istemişlerdi.

 Çok güzeldi. Bu yılın Barış Günü zamanı ise, anlaşılmaktan çok; anlamak için bir çağrı yaydılar. Fikir ilginçti: Parkta bulunan gönüllü katılımcılar, kişilerin bi siluet olarak görüneceği özel bir teknikle, bez bir paravanın arkasından; barışamadıklarını, ötekileştirdiklerini ve barışın önüne koydukları kendi engellerini anlatacaklardı. Etkinliğin sabit ve hareketli kameralar ile çekimi sonucunda ortaya çıkacak kısa film; bir sonraki Barış Günü’ne değin internet üzerinden viral olarak yayılacak ve böylece katılımcıların, bir yıl sonra dile getirdikleriyle ilgili ne kadar aşama kat ettiklerini görme şansları da olacaktı. Fakat her şeyden değerli olarak; konuşmaya ve yüzleşmeye teşvik eden bir farkındalık; sosyal ağlar aracılığıyla tüm şehir ve ülkede dolaşıma sokulacaktı. Tereddüt güzel şey, en cesur sözler hep yoğun bir tereddütten sonra gelir. Sonrasını biliyorsunuz; derin, güzel bir farkındalık. Sessizlik içinde gülümseyerek sahneye doğru ilerleyiş…”

Dünyanın barış içinde güneşin çevresinde dönmesini” isteyen kız çocuğunu dinlemek herkese iyi geldi. Yollar, bisikletlilerle barışsa ne güzel olur diyen genç kadınla birlikte bisikletini de gördük perdenin arkasından; hayvanların barışamadığımız haklarını anımsatan hanımefendinin yanında iki köpek silueti belirdi…bir gazeteci; sırt çantası ve fotoğraf makinesiyle ışığın altındaydı; engelli bir genç ise koltuk değnekleriyle… Bir biolog türcülükten yakındı, bir başkası modifiye araçlardan korkmayın dedi; göbeğiyle ve komşusunun sabahları çıkardığı gürültülerle dost olmak isteyen bile vardı. Diğer bir gönüllü, en çok geçmişimizle, bizden sökülmek için ucundan çekiştirilen toplumsal belleğimizle sarılıp öpüşmeliyiz diyordu.

Yani Hrant Dink’le; Musa Anter’le; kafasına, gittiği anaokulunun tuvaletinde lavabo düşen küçük Efe’yle…, “kızlı erkekli” aynı evde kaldığı arkadaşının ailesinin durumu öğrenmesinden korkup balkondan alt kata inmek isterken düşüp yaşamını yitiren üniversite öğrencisi Hasan’la da…ve Berkin’le… Barışmanın unutup kabullenmek değil; bilakis hatırlamayı sürdürmek olduğunu vurgulayan bir üzüntüyle.

Böylece, her şeyle barışmak istemediğini dile getirenler de oldu. “Birbirimize duyduğumuz öfke ve korkuyu, bölmek ve yönetmek için en kuvvetli aracı belleyen sistemin kendisiyle savaşalım”, diyorlardı ve bu makuldu. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü fırsat bilerek, olgunlaşmasına izin verilmeyen toplumsal vicdanlarına yüzlerini yeniden dönmek isteyen bir grup insan, dün gece Kuğulu Park’ın ağaçlarının arasından gökyüzüne bir hevesli kanat, derli toplu bir ses, bir başlangıç gönderdiler. Hepsi, içinde anlamlı hissettiği yaşam alanlarını var etmek derdindeydi. Hepsi, birbirinden çokca farklı siluetleriyle mikrofona eğilirken; aslında aynı karanlığı yansıttılar, hafızalarımıza; ilhamını aynı ışıktan alan birbirine çok benzer gölgeler düşürdüler. İçlerinde kalsaydı, büyüyecekti; söylediler ve kurtuldular.

Söylediler ve özgürleştiler. Bir parça deliler bu forumdaşlar, ama şehre iyi gelen bir yanları olduğu kesin. Şehre bir iyilik indirdikleri kesin. Şöyle bir şey söylüyorlar her toplaşmalarında ve sanırım bu, barışın geçen yıla göre daha uzak bir ihtimal gibi öksüz öksüz baktığı şu günlerde, merhem oluyor kalplere: “Bugün burada yabancı kimse yok; yalnızca tanışmamış insanlar var!”

Teşekkür ederiz canı sıkılınca kenti kurtarmak isteyen deli insanlar. notcuk: Etkinliğin kurgulanmasıyla ortaya çıkacak kısa film, yakın zamanda; şu ansa test aşamasında olan www.segmenlerforum.org sitesinden ve forumun facebook/twitter sayfalarından izlenebilir.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış