Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Birtakım Örgütlenme Hallerimiz

Yıllardır kendi çapımda birçok inandığım, sevdiğim örgütlenmenin içindeyim: feminist, sosyalist, vejetaryen, vegan, hayvansever... Ve tabii ki ilk yarim LGBTİQ+ hareketi!

Birtakım Örgütlenme Hallerimiz

Örgütlenirken elbette birçok sorunla karşılaşıyoruz. Benim asıl ilgilendiğim ve bu yazımda değinmek istediğim, bu sorunlarla baş etme ve/veya baş etmeme şekillerimiz, samimiyetimiz ve birazcık da LGBTİQ+ hareketi ve Onur Yürüyüşlerindeki örgütlenme tarzlarımız.

LGBTİQ+ hareketi bence çok kişiseldir, anarşisttir; herkesin derdi, örgütlenmesi, öncelikleri apayrıdır. Bu önceliklerimizi de yeri geliyor birbirimizin gözüne de defalarca sokuyoruz; misal ben penis sevmem, inat eder gibi benimle penis muhabbeti yapmaya çalışırlar, yazık kız! Bu kadar bencilliğimizle (birçok faktör var tabii, bencil olmaya da zorlanıyoruz çoğu zaman) her şeye rağmen bir şekilde dürüstüz yine de birbirimize. Bir başka misal: Has erkek (Lubunca'da biyolojik erkek anlamında; aslında biyolojik kadına "Has Gacı" deniyor, ben tabirin üstünde oynadım) sevmeyen bol miktarda lezbiyen dost da var, vajina dediğimde tüyleri diken diken olan, has gacılarla "nefret" ilişkisinden öteye geçemeyen eşcinsel erkek arkadaşlar da... Çünkü erkek adamın erkek sevgilisi olur! Onlar için hayat bu kadar basittir, nefret de saçsalar söylemleriyle, ben bu dürüstlüğü seviyorum. Nerede kuir feminizm, hatta feminizm? “Aşkım, ıyy karı-kız doludur oralar şimdi, bizim ne işimiz var ki?“

Bir de tabii yekpare değil LGBTİQ+ hareketi. Bunun fantezisini yaşıyoruz ve/veya yaşamak zorunda kalıyoruz kendi çapımızda ama kesinlikle değil bence, olamaz da, olmamalı da... Ama en nihayetinde hepimiz Onur Yürüyüşü’nde oluyoruz aşkım!

“LGBTİQ+ hareketi bence çok kişiseldir, anarşisttir; herkesin derdi, örgütlenmesi, öncelikleri apayrıdır”

Bir çoğumuz ailesine, çevresine açılamamış ve/veya açılmak zorunda kalıp, isteyerek açılıp sonrasında dışlanmış gonca güllerizdir. Bu yüzden de bir o kadar da alıngan, kırılgan ve nazlıyızdır. Atanmış ailemize yapamadığımız kaprisleri, nazları, niyazları, psikolojik baskıları durmadan birbirimizin üzerinde deniyoruz ve bazen de bunların b.kunu çıkarıyoruz. İyi de ediyoruz valla! Olaylar olaylar... “Sen benim kadınlığımı sorgulayamazsın, sen kimsin?” Madilik ana sporumuz... Pasif agresifliği de tabii bizden öğreniniz! Duygu sömürüleri, acılar acılar... Ve daha fazlası her daim Drama Queen’lerceee Kaç kadeh kırıldı şu minnoş gönüllerimizde? Seviyorum bu hallerimizi de!

Bunların dışında flört ederek örgütlenme LGBTİQ+ hareketinde çok yaygın, diğer hareketlerin
bazen sert eleştirilerine maruz kalsa da... Misal, en hafifinden sosyalist bir yoldaşım “Erinç, sen fantezileri iyi bilirsin.” demişti, çünkü LGBTİQ+ hareketi 7/24 sevişiyordur, hepimiz fantezi uzmanıyızdır... Komiğime giden ama aslında tabulaşmış laflarla peynir gemisini yürütmeye çalışan, gerçekten insanları tanımaya çalışmayan sosyaliste ben sosyalist demem, bu da benim gıcıklığım olsun varsın! Bir de tabii yoldaşlar hiç birbirine aşık olmuyorlar ya, yok öyle bir dünya tabii, yine aynı dünya görüşünden yoldaşını sevmen en mantıklısı oluyor, en iyi o seni anlıyor. Sevdiğinle yeni bir dünya düzeni kurma mücadelesi, ütopyası kadar güzel bir şey var mı? Yok bence!

Flört ederek örgütlenme benim de LGBTİQ+ hareketinde olmazsa olmazım. Ben de Onur Haftalarına bir nevi “ay acaba kimlerle tanışacağım bu sefer” heyecanıyla gidiyorum. Yıllarca bir çok insanla tanıştık, kaynaştık, döşek yoldaşı olduk, arkadaş olduk. Ama gelin görün ki - tecrübelerimle sabit - hala
tek bir bakışımla rahatsızlık vereceğim, iltifat edince hala orospu ve/veya tacizci gözüyle yaftalanma, yanlış anlaşılma korkum ve akabinde anksiyetelerim azıyor. Bu zorunlu otosansürleri bir çok arkadaşımdan da duydum maalesef. Bu topraklarda “flört etmek iyice artık beni korkutuyor, ben kaçar yurt dışlarına :)”. Bu mıntıkada bana öğretilen tırnak içinde “kadın” olarak, eşcinsel, biseksüel, heteroseksüel olmam hiç fark etmez, her şeyde hep ciddi olmam gerektiği, mutlaka tek eşli olmam gerektiği (ancak o zaman sevgime inanılıyor, yoksa hayatım yalan) kimseye güvenmemem gerektiği ve sağla solla flört edersem her türlü yaftalanacağım; onu geçtim, karşımdakine dibine kadar anlamsız önyargılarla davranmam gerektiği, özel hayatımda, flörtlerimde, kafama vura vura hatırlatılıyor.

Sonuç: Ben de işte böyle bir çeşit oldum, epey daraldım anlayacağınız, sevgili okur. Ama gelin görün ki sevmekten kim usanır, tadına doyum olmaz. Ayrıyeten ̈aşk aşk hürriyet, uzak olsun nefret! ̈ demek istiyorum yine de. Onur Ayımız kutlu olsun!

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış