Baştan söyleyeyim, içinizde çok sığ olduğumu düşünenler olacaktır. İçiniz rahat olsun, farkındayım, ara sıra ben de kendi hakkımda böyle düşünüyorum. Politika konusuna kafam gerçekten çalışmıyor, ama biraz da temiz düşünceler üretebilmek adına kendimi uzak tutmaya çalışıyorum. Gencim, toyum, safım, sığım belki ama; evet benim de oy kullanma hakkım var. Yerel seçimler yaklaşıyor, 5 yıllığına Ankara’yı emanet etmek üzere bir başkan seçeceğiz kendimize.
Düşününce aslında ah ne cefakârdır bu başkanlar, vatandaşlar huzur içinde yaşasın diye gecelerini gündüzlerine katarlar; şehrin eksiklerini gidermek için sürekli kafa patlatırlar, tatilleri hafta sonları falan da yoktur, hep daha iyisi için çalışırlar. Biz de onlara minnet duyarız; hakkaniyetlerine, dürüstlüklerine ve estetik değerlerine güveniriz. Birinden birini seçmek gerektiğinde ise bunun adı bir çeşit “hizmet yarışı”dır.
Onlar bize kent hakkındaki vizyonlarını sunarlar, hangisi akla daha yatkınsa onu seçeriz. Bu noktada, tek bir kişi seçileceğinden belediye başkanlığı bir temsiliyet meselesi değildir. Bu artık bir tercih meselesidir. Sürecin kendisi bir kaç adayı öne çıkarır ve size fikrinizi sorar. Hakikaten fikirlerini desteklediğiniz, güvendiğiniz biri varsa ona oy verirsiniz. Ama öyle biri yoksa ve hakikaten güvenmediğiniz güçlü bir adayla karşı karşıyaysanız, o zaman ne yaparsınız? Düşünüyorum, düşünüyorum; hep aynı sonuca varıyorum. İçime sinmiyor, ama başka bir seçenek göremiyorum. Toplu taşıma saatlerinin uzatılmasını hedefeyen kampanyayı hatırlayanlar olacaktır. Nereye bağlayacağım derseniz; toplu taşıma saatlerinin uzatılmasını hedefeyen kampanyayı hatırlayanlar olacaktır.
Herhangi bir politik taraf tutmadan, bir kentli hakkı talebi olarak başlattığımız bu kampanya ile 10bin imzaya rağmen geçen sene kendimize ciddi bir muhatap bulamamıştık. Ama şimdi durum biraz daha farklı, başkan değilse bile başkan adayları sesimizi duyuyorlar. Fırsattan istifade, anketlerde en yüksek payı alan 3 adaya “Gece ulaşımı istiyoruz, bu konudaki düşünceniz nedir?” dedik ve ikisinden çok hızlı geri dönüş aldık: “Ankara’da 24 saat ulaşımı destekliyoruz”. Biri henüz cevap vermedi, ama onu da 20 yıldır icraatlarından tanıyoruz.
Bir dönüm noktasındayız, belki bir 5 yıl daha kimse fikrimizi sormayacak, sormaya değer bulmayacak ve hatta bunu televizyonlarda haykıracak. Peki siz ne düşünüyorsunuz, ne yapacaksınız?
Yorumlar (0)