Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Cengiz’e Milyarlar, Boyabat’a Ekokırım!

Binbir türlü marifetleriyle ünlenen Cengiz Holding, gözünü şimdi de Sinop Boyabat’a dikmiş durumda. Çeyrek asıra yaklaşan AKP iktidarının özelleştirme furyası ardından satacak kamu kurumu kalmayınca son on yıldır gözünü diktiği madencilik üzerinden büyük bir talana başladı. Onlarca kez değiştirilen maden yasaları ile MAPEG eliyle ülkenin her karış toprağını ruhsatlandırmasıyla tarihte görülmeyen bir talan dönemine kapı açılmış oldu.

Cengiz’e Milyarlar, Boyabat’a Ekokırım!

Ülke bazında 386 bin maden ruhsatı verilmiş durumda. Pek çok ilin yarısından fazlası ruhsatlanıp pazara çıkarıldı. Gümüşhane'nin yüzde 93'ü madene ruhsatlı, Artvin'in yüzde 71, Kütahya'nın yüzde 92'si, Rize'nin yüzde 86'sı, Trabzon'un % 77'si madene ruhsatlandı. Ormanlar, tarım alanları, yerleşim bölgeleri, sulak alanlar, koruma altındaki doğal ve tarihi alanlar maden şirketlerine satılıyor.

 Geçen Temmuz ayında tüm koruma yasalarını, ÇED süreçlerini bypass eden talan kanununun Meclis’ten geçmesiyle birlikte sömürge madenciliği dönemi de resmen başlamış oldu. Muhalefet partilerinin Anayasa Mahkemesi’ne ortaklaşa yaptıkları itiraz ile hukuki süreç başlasa da şirketler yasanın geçtiği günden itibaren maden proje başvurularını hızlandırarak fırsatı değerlendirmeye çalıştıkları ortaya çıkıyor. Tabiri caizse talanın kaymağını yiyen şirketlerin başında gelen Mehmet Cengiz’in sahibi olduğu Cengiz Holding ülkenin dört bir yanında altın ve bakır madenleri açmak için uğraşıyor. Halihazırda Kazdağları’ndan Cerattepe’ye, Eskişehir’den Mardin’e, Murgul’dan İzmir’e ve Küre dağlarına kadar onlarca maden işletmesi onay almış veya almak üzere. Özelleştirme furyasında Eti Bakır işletmesini değerinin çok çok altına satın alan Cengiz, Samsun’da ülkenin en büyük flotasyon tesisinin de sahibi durumundadır. Benzer bir şekilde geçen sene Boyabat ilçesinde 1.600 ha maden ruhsatı ihalesini adrese teslim alan şirket yaklaşık 73 milyon dolar bedel ödeyerek MTA verilerine göre 12,5 milyar dolar değerinde bakır, altın ve çinko madenine sahip oldu.

Maden Tetkik ve Arama’nın (MTA) rakamlarına göre bölgede 79 milyon 800 bin ton maden rezervi var. Rezervde üretilebilir durumda 1 milyon 220 bin ton bakır, 177 bin ons altın, 279 bin ton da çinko bulunuyor. Proje verilerine göre Cengiz Holding buradan yılda 55 bin ton saf bakır elde ederek yaklaşık 550 milyon dolar kazanacak ve işletme süresi olan 20 yıl boyunca yaklaşık 11 milyar dolarlık bakır elde edecektir.

170 bin ons altından ise 650 milyon dolar ve 279 bin ton çinko madeninden ise 830 milyon dolar kazanç elde edecek. Yani 20 yıllık işletme ömrü sonunda elde edeceği bakır, altın ve çinkodan toplamda 12,5 milyar dolar Cengiz Holding kasasına gidiyor. Bu kazancın yaklaşık %1’i olan parayı ise devlete pay olarak verecek. İhale bedeli ile birlikte Cengiz Holding kasasından sadece 200 milyon dolar para çıkıyor. Bu da madenden gelecek kazancının sadece %1,5’ine karşılık geliyor yani paranın %98,5’i holding kasasına girecek.

Cengiz’e milyarlar, Boyabat’a ekokırım!

Maden işletmesinin tamamı doğal ve ağaçlandırma ile ormanlaşmış arazi üzerinde bulunuyor. İlçenin tarım ve hayvancılığında kullanılmak üzere DSİ tarafından yapılan Kurusaray barajı’nın 1,4 km mesafede tepenin üzerinde kurulmak istenen maden işletmesi diğer taraftan Kızılırmak kolu olan Gökırmak’a da 3,5 km uzaklıkta ve ırmağa alan derelerin üstüne inşa edilmesi planlanıyor. Boyabat’ın ormanı, suyu, toprağı yani tüm ekolojisi ve ekonomisi Cengiz’in madeni nedeniyle yıkıma uğratılacak.

Cengiz’e Milyarlar, Boyabat’a Ekokırım!

Projeye dair bilgiler:

Ruhsat sahası 16 bin dönüm ve proje sahası yaklaşık 9 bin dönüm yani 9 milyon metrekaredir. 4.000.000 ton/yıl cevher ve 9.250.000 ton/yıl pasa olmak üzere açık ocak isletme alaninda toplam 13.250.000 ton/yıl kazı yapılacaktır.

Gökırmak nehrinden yılda 4 milyon ton su çekilerek madende kullanılacaktır. Yetmezse su kuyuları açılarak yeraltı suları tüketilecektir. Yaklaşık 1.000 dönüm yani 1 milyon metrekare büyüklüğünde ve 410 metre derinliğinde açık maden çukuru açılacak. Bölgenin en büyük cehennem çukuru olacaktır.

Yaklaşık 500 dönüm yani yarım milyon metrekare büyüklüğünde ve 160 metre yüksekliğinde, 151 milyon ton ağırlığında devasa pasa büyüklükte pasa dağı oluşturulacaktır. Heyelan tehlikesi büyüktür.

Proje sahasında iki adet zehirli atık barajı planlanmaktadır.

  • 1’inci zehirli atık barajı 650 dönüm (650 bin metrekare) büyüklüğünde, 17,2 milyon metreküp hacminde ve 90 metre yüksekliğinde bir gövdesi olacaktır.
  • 2’inci zehirli atık barajı ise 2000 dönüm (2 milyon metrekare) büyüklüğünde, 47,5 milyon metreküp hacminde ve 105 metre yüksekliğinde baraj gövdesiyle Boyabat ve Kızılırmak için büyük tehlike oluşturmaktadır.

Yılda 180 kere patlama yapılacak yani iki günde bir olacak her patlamada yaklaşık 2.700 kg dinamit ve amonyum nitrat kullanılacak. Yılda toplam 480 bin kg patlayıcıya denk gelen bir tüketim söz konusu.

Oluşacak ses ve basınç dalgaları bölgede yaban hayatını felç edecek. Tüm canlılar bölgeden ayrılacak. İnsanlar ise uzun süreli stres ve kaygı bozukluğu yaşayacak. Besi hayvanlarında da benzer etkiler nedeniyle verim kaybı olacak. Arıcılık ciddi anlamda zarar görecek. Yeraltı suları derinlere çekilecek, bölge daha da kuraklaşacak. Patlamayla oluşacak toz çevre kirliliğine sebep olacak. Habitatta toz nedeniyle büyüme ve yaşam kayıpları meydana gelecek. 10 mikron boyutundan küçük toz zerreleri kilometrelerce alana yayılarak başta insanlarda olmak üzere solunum yolu hastalıklarına yol açacak.

Orman katliamı

Proje sahası yaklaşık 9 milyon metrekare sahasıyla Boyabat kentinden 3 kat daha büyüktür ve %98,6’sı orman olan bölgeyi yok ederek, burada yaşayan binlerce nadir hayvan türünü ve 225 bin ağaçla beraber on binlerce tür bitkiyi de katledecek bir maden faaliyetidir. Kaldı ki 225 bin sayısı projede verilen şüpheli bir sayıdır. Ayrıca 1.000 hektara yaklaşan proje sahasındaki faaliyetleri nedeniyle maden sahası çevresinde bulunan 1 milyon civarında ağacın kesilme, aşırı tozlanma, kimyasal kirlilik nedeniyle zarar göreceği aşikardır. Öte yandan orman ağaç sayısından ibaret değildir, içindeki canlılarla birlikte bir ekosistemi ifade etmektedir. Yaşanacak habitat kaybına bağlı şekilde yüzlerce km2 alanda olumsuzlukları hissedilecektir. Doğrudan habitat katliamı dışında aşırı toz nedeniyle üretim kaybı, yeraltı ve yerüstü su varlıklarının kirlenmesi veya azalması, toprak kirliliği ve hava kalitesinde oluşacak düşüşler lokalle sınırlı kalmayacak, Aşağı Kızılırmak havzasını kapsayacaktır.

Yaban hayatı

Çoğu yırtıcı olan 81 kuş türü bölgede üremekte ve avlanmaktadır ve bu türlerin hepsi koruma altında ve nesli tükenmekte olan hayvanlardır. 49 memeli Bozayı alaca sansar kızıl geyik karaca su samuru kurt çakal 13 tür yarasa yaşamaktadır. 221 tür bitki yaşamaktadır ve bunların 13 adedi koruma altında endemik türlerdir. Habitat kaybı nedeniyle bu hassas türlerin yaşama olanağı kalmamaktadır.

Cengiz’e Milyarlar, Boyabat’a Ekokırım!

Zehirli atıklar

Zehirli atık miktarı 3,7 milyon ton ve 20 yılda 74 milyon ton atık birikecek. 2 devasa atık barajı yapılacaktır. Batı atık barajı 15,5 milyon m3 hacmiyle Kurusaray barajının hemen tepesinde ve 1,4 km yakınındadır.  38,25 milyon m3 hacmindeki doğu atık barajı ise bölgenin can damarı Gökırmak nehrine 3 km mesafededir. Dahası bu nehri besleyen derelerin üzerine maden işletmesinin yapılması büyük hatadır ve suların kirlenme olasılığını artırmaktadır.

Kurusaray barajı binlerce hektar tarım alanını sulamaktadır. Buraya 1,4 km mesafeli çok tehlikeli kimyasal çamur biriktirecek atık barajı kurulması ve yılda 13,5 milyon ton kayanın patlaması bilimsel olarak mümkün değildir. Bölge suları ve hayvancılık, tarımsal faaliyetler büyük risk altındadır.

Deprem tehlikesi

Kuzey Anadolu fay bölgesinin 45 km kuzeyindeki konumu nedeniyle deprem etki etki alanı içindedir ve ayrıca bölgede bulunan iki aktif fay hattı arasında bulunduğu için ikinci bir risk altındadır maden işletmesi. Toplam 53,5 milyon m3 hacminde olan iki zehirli atık barajının olası depremde yıkılması halinde toksik çamurun akış yönünde bulunan köyler tamamen haritadan silinecek, Kızılırmak nehrinin can damarı Gökırmak nehri ile batı tarafında bulunan Kurusaray barajı toksik çamurlarla tamamen zehirlenecektir. Dolayısıyla Bafra ovasına kadar olan bir tehdit her an kapıdadır. Boyabat kenti ve onlarca köyde yaşayan on binlerce insanın yaşamı tehlikeye girecek, milyarlarca dönüm tarım arazisi ve binlerce besi hayvanı doğrudan zehirlenecektir. Olası depremin zararlarından çok daha fazla bir felaket kapıda beklemektedir.

Maden atıklarından süzülen zehirli sular

Sülfürlü kayaçlardan oluşan maden atıkları zamanla kimyasal tepkimeye girerek bünyesindeki ağır metallerle birleşerek toksik hale gelecek. Milyonlarca ton toksik bileşikler sıvı halde akarak yeraltı ve yerüstü su varlıklarını kirletmeye başlayacak. On yıllarca devam edecek bu tepkimeler maden kapatıldıktan sonra da devam edecek. Toprak ve su zehirlenerek bölgeyi çöle çevirecek bir dönüşüme neden olacak. En büyük tehlikelerden birisi de budur. Bu tehlikeye en iyi örnek 90 yıl önce kapatılmış olan Balya (Çanakkale) madenidir. Maden atıklarından sızan sularda normalin çok üstünde ağır metaller bulunmakta ve tüm dereleri kirletmeye devam etmektedir.

Şaibeli tutanak ve alicengiz oyunları

Adrese teslim maden ihalesini alalı bir yıl olmadan harekete geçen şirket geçtiğimiz Haziran ayında bölgede halkın katılımı toplantısı düzenledi. Boyabat Çevre Platformu çağrısıyla gelen bölge köylülerinin sert protestoları nedeniyle yapılamayan toplantının, sonradan yapılmış gibi tutanak düzenlenerek ÇED dosyası içinde bakanlığa sunulduğu görülüyor.

Erbakan kızıyor, YRP’li belediye başkanı destekliyor

Toplantıya katılan Boyabat’ın Yeniden Refah Partili belediye başkanı Hasan Kara ve yanında gelen eski ulaştırma bakanı Yaşar Topçu ise protestoculara tepki göstererek madenin faydalı olduğunu ve tepki verenlerin hiçbir şey bilmediklerini söylediler. Halkın artan tepkisi nedeniyle alanı terk eden ikilinin ardından şirket ve bakanlık yetkilileri de tutanak tutmadan ayrıldılar. İlçeden gelen söylentilere göre Cengiz holding bazı kurumlara el altından oldukça yüklü bağışlar yaparak kendilerine çekmişti. Başkan Kara protestoculara ne kadar tepkiliyse de kendi partisinin başkanı olduğu Fatih Erbakan söz konusu ihalenin şaibeli olduğu ve devleti milyarlarca zarara uğrattığına dair sözlerini basına verdiği ateşli demeçlerinden görmekteyiz. Erbakan’ın, memleketi Sinop’un Cengiz marifetiyle talan edilmesine nasıl tepki vereceği, hemşerileri arasında merak konusu.

Ülke talan yerine döndü ama sermaye bu talanın daha da hızlanması için tüm partilere bastırıyor olsa da yurtlarını, köylerini korumaya çalışan insanlar da buna karşı giderek bilinçleniyor ve seslerini yükseltiyorlar. Ülkenin geleceğini bu iki gücün çatışmasından çıkan sonuç belirleyecek.

 

https://x.com/OmerOgut75/status/1910616176616493291 

https://www.dailymotion.com/video/x970i7s 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış