Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Eczane Teknisyenleri Örgütlenin!

Eczane derde derman ilacı yapan ve veren kurum.

Eczane Teknisyenleri Örgütlenin!

Satan demek istemiyorum. Çünkü hasta, doktora gidiyor, hastalığının teşhisi konuyor, ilacı yazılıyor, büyük bir umutla eczaneye koşuyor. Sağlık kurumları ödüyorsa ne güzel, yoksa varını yoğunu verip ilacını alıyor. Ne kadar yüksek öğrenimli olursak olalım, ülkemizde kültürlü insanlarda bile sağlık bilinci çok düşük. Hastalık bizi kolayca savuruyor, doktora, eczaneye koşuyoruz. Kapıyı açar açmaz eczacı mı? Eczane teknisyeni mi? Sormadan reçeteyi uzatıp, ilaçları alıyor, doktor anlatsa da tarierini bir de ona soruyor, kutusuna yazmasını istiyoruz. Onu doktor yerine koyup soru yağmuruna tutuyoruz. O bizi özveriyle yanıtlıyor, ‘geçmiş olsun’ demeyi unutmuyor ve moralle gönderiyor. Bir gün bile aklımıza gelmiyor ki, bu çalışanın çalışma koşulları iyi mi? Asgari ücretle ne yapıyor? Kaç saat çalışıyor. Nöbet günlerinde hastalansa, yakını evlense, baba olsa, bir yakını hastalansa ya da bir başka sorunu olsa nasıl koşuyor? Gece çalışmanın zorlukları neler? Can güvenliği var mı? Madde bağımlıları ile nasıl uğraşıyor? Hasta morali ile onlara nasıl yaklaşıyoruz? Kırıyor muyuz? Dostluklar kuruyor muyuz?

Binlerce sorum yanıtsız, yanıtları yüzümüzü güldüren (eczacı kalfası) eczane teknisyenlerinde saklı… Eczacılık Odası’nın açtığı kurslara katılıp, kurs sonunda sertifika alan eczacı teknisyenleri iş yaşamının içinde pişiyor. Çırak, kalfa, usta yaşam yolculuğunu sürdürüyorlar. Çok merak ederim yaşanmışlıklarını, biri bir gün yazsa biz de zevkle okusak… Davut Baltaş İzmir’de çalışan bir eczane teknisyeni. Onun yüzünü sosyal medyada gördüm. Okurum olduğunu mesajlarında öğrendim. Sesini telefonda duydum. Onun duyarlı yüreğini ve çağdaş düşüncelerini seviyorum. O, artık İzmir’de yaşayan bir arkadaşım. Örgütlü yapılara yaşam adayan biri olarak mutlu olduğum kentlerimizde “Eczane Teknisyenleri Derneği”nin varlığıdır. Bir derneğiniz varsa, bu, patikadan bulvara yürüyorsunuz demektir. Bulvara çıkan örgütlü yapılar otobanlara koşarlar…

Yüzyılımızda insanları düşünen, konuşan, örgütlü insan olarak tanımlıyorlar. Örgütünüz yoksa geleceğiniz de yoktur. O nedenle onlarca sorunun, yüzlerce sıkıntının çözüm yeri örgütlü yapılardır. Dün olmayan Eczacılar Derneği’ni kuranlar, yarın sendikalar kurarlar. Yoksa asgari ücretin belirlenmesini bekleyerek yaşanmaz ki? Bugün derneklerinize sahip çıkın ki, yarınlarda daha büyük örgütleriniz olsun. Örgütlü olmak sorunsuz bir yaşamın kapılarını aralamaktır. Örgütsüzlük öksüzlüktür. Örgütlere sahip çıkmanın yolu kayıtlı değil aktif üye olmaktan geçer. Örgütlerin yönetim organlarında yer almak, sorunlarınızın söz ve karar sahibi olmasını sağlamaktır. Kısacası örgütünüzü ikinci adresiniz, eviniz görmektir.

Günümüzde sorunlar bir başına bireysel olarak çözülemez. Dağ gibi sorunların çözüm yeri örgütlerimizdir. Hep yazar ve söylerim. Örgütlü olmak mutluluktur. Bir araya gelerek “yeter artık!” diye ses vermek budur! Bir kelebek kadar ömrüm olsa örgütlü yapılarda tüketirim.

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış