Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Güvenpark: “Modern Minibüs Durağı”

“Duraklar yeraltına alınıp, yukarısı da anıta ve tarihi dokuya zarar vermeden yeşil alan olarak düzenlenecek”

Güvenpark: “Modern Minibüs Durağı”

Güvenpark,1940’lı yılların başında, kentin yeni yönetim merkezinde gerçekleştirilmiş küçük bir parktır. Daha sonra Kızılay, kentin ikinci merkezi olmuş ve alış-veriş merkezindeki bu yeşil alan, Ankaralılara güzel bir soluk alma fırsatı yaratmıştır.

1970’lerin sonunda, Ankara Belediyesi, Güvenpark’a ilk saldırısını yaptı. “Geçici olarak” yeşil alanın bir bölümünü kopartıp otobüs

ve minibüs trafiğine verdi. Ama “parka zarar vermeyeceğini/ ağaçları koruyacağını” söyledi. O sırada Belediye yönetiminde CHP vardı. (Belki yeni kuşaklar böyle bir şeyi hiç görmedi, ama eskiden Ankara Belediyesinin yönetiminde Melih Gökçek’ten başka yöneticiler bulunabilirdi.)

Yönetiminde ANAP varken, Belediye 1987’de ikinci saldırısını yaptı. Güvenpark’ın altını otopark, üstünü de saksı-park yapmak üzere proje geliştirdi.

Ankara, tarihinde seyrek görülen bir silkelenmeyle otoparka karşı direndi. Belediye, Danıştay kararını tanıdı ve projeden vazgeçti.

1990’lı yıllarda Belediye, metro çıkışları için Güvenpark’tan minik parçalar koparttı ve “minibüs durağı” için bir çözüm geliştirmek yerine, kullanımın giderek yoğunlaşması karşısında çaresizliğini korudu.

Aradan geçen 30 yılda Belediye, Güvenpark için taktik değiştirdi. Yeni proje yapmadı, parkı “doğal gibi görünen” bir bakımsızlık ölümüne götürdü. Bunun için ağaçları yok etti ve parkı betonlaştırdı. Zaten küçücük olan parkın önemli bir bölümünü, polis araçları için otopark yaptı. Güvenpark’ı Kızılay-minibüs durakları arasında hızlı bir geçiş ve işporta koridoruna dönüştürdü. Yeşil alan işlevini kaybetmesi için, mümkün olan her şeyi yaptı.

Aslında Güvenpark’ı öldüren, önemli bir ulaşım sorunuydu: Kentin doğusuna/batısına ve kuzeyine gidecekler için metrolar/Ankaray vardı, ama güneye giden ve ciddiye alınabilecek bir toplu taşıma sistemi yoktu. Oysa kentin bu bölümlerinde milyonlarca kişi yaşıyor ve genellikle Esat-Çankaya-Ayrancı-Dikmen- ORAN bölgesinin güneyindeki işyerlerinde çalışıyordu.

Sorun özetle: Güneyde yaşayan Ankaralılar için nasıl bir toplutaşın sistemi geliştirileceği ve bu sistemin duraklarının/ istasyonlarının Kızılay’ın neresinde olacağı idi.

En basit ve minibüs esnafından (ve Belediye’den) başka hiç kimseyi üzmeyen çözüm ise, bütün zamanlar için, Güvenpark’taki yeşil alanı (yani kentin Kızılay merkezine planlı gelişmenin armağan ettiği mendil kadar küçücük ama çok güzel ve yararlı yeşil alanı)
bir motorlu trafik alanına çevirmek, asfaltlamak ve egzozlamak, güneye gidecekleri de, toplutaşın yerine, zehirli kuyruklarda süründürerek, 12-15 kişilik küçük paketlerle evlerine göndermekti.

2017 yılında belediye ne yapmak istiyor?

Gökçek ne diyor: “İnşallah Ankara böylece, Kızılay’da Keçiören metro istasyonu ile birlikte modern minibüs duraklarına da kavuşmuş olacak.” Belediye’den Üçpınar da dört bin metrekare alan büyüklüğünde iki ya da üç katlı olarak düşülen yeraltı otoparkında 225 aracın park edebileceğini söylüyor.

Belediye meclisi bu kararı oy birliği ile kabul ediyor. (Mecliste CHP’nin de bulunduğunu unutmayalım)

Bütün bu gelişmelerden ne anlıyoruz?

• Ankara’nın güneyi için bir toplutaşın içeren bir çözüm yok. Gökçek ise “hem minibüsleri kullananların, hem de yayaların, büyük sıkıntı çektiğini söylüyor” ama bu çözümsüzlüğü, hem betonarme-asfalt bir kalıcılığa kavuşturuyor, hem de daha beteri, yerin altına alıyor.

• Güvenpark’tan “geçici” olarak kopartılan parçalar, kalıcı bir biçimde yutuluyor ve betonlaştırılıyor.

• Ankaralılar, çeyrek yüzyıldır seçtiği başkanın müjdesini sessiz ve tevekkül içinde kabul ediyorlar.

Eğer bu “proje inşallah” uygulanırsa, Ankara kenti, avuç içi kadar bile olsa bir yeşil değerini daha, bir hiç için kaybedecek; Ankaralılar, bezgin yenilmişliklerine yeni bir zafer halkası ekleyecekler.

Haber Akın Atauz

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış