Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Nükleer Silahlara Karşı Savaşan Don Kişotlar

Dünyada yaklaşık 19 bin nükleer silah var. Bu silahların hemen tamamı iki süper gücün; ABD ile Rusya’nın elinde. Birleşmiş Milletler’e 193 ülke üye. Bu ülkelerden seksenden fazlasında sivil toplum kuruluşları, insanlar nükleer silahların yasaklanması ve ortadan kaldırılması için bir araya gelmişler.

Nükleer Silahlara Karşı Savaşan Don Kişotlar

Bu insanlar, kısa adı ICAN olan Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Kampanya’nın şemsiyesi altında bir araya gelmişler umutla, inatla, güvenle dünyamızı felakete sürükleyecek nükleer canavara karşı mücadele ediyorlar. 

DAHA ÖNCE GÖRDÜĞÜMÜZ HİÇBİR ŞEYE BENZEMEYEN BİR SAHNE

“Daha önce gördüğümüz hiçbir şeye benzemeyen bir sahneyle karşılaştık. Şehrin merkezi bir tür beyaz yama ile kaplıydı, dümdüz olmuştu ve avuç içi gibi pürüzsüzdü. Başka hiçbir şey yoktu. Yaşayan her canlı dayanılmaz bir acıyla hareket edemez hale gelmişti.” Yukarıdaki satırlar, Atom Bombası’nın atılmasından sonra Hiroşima’ya giden Uluslararası Kızıl Haç görevlisi Doktor Marcel Junod’un. Amerika Birleşik Devletleri’nin 6 Ağustos 1945’te Japonya’nın Hiroşima kentine, 9 Ağustos’ta ise Nagazaki kentlerine attığı iki bombanın, ilk anda öldürdüğü insan sayısı tahmini olarak toplam 154 bin. Bu iki nükleer silahın asıl ölümcül etkileri daha sonra görülmeye başladı ve radyasyondan kaynaklanan ölümler, bombanın patladığı anda meydana gelen ölümlerden kat kat fazla oldu. 1945 sonunda tahminen toplam 230 bin kişi radyasyon etkisiyle hayatını kaybetti. GÜNÜMÜZDE NÜKLEER SAVAŞ Günümüzde ülkelerin ellerinde bulunan nükleer silahların yanında Hiroşima’yı yerle bir eden ‘Little Boy’ ile Nagazaki’yi haritadan silen ‘Fat Boy’ oyuncak gibi kalıyor. Nükleer bir savaşta 500 savaş başlığı, ABD ve Rusya’da başlıca kentler üzerindeki kullanılırsa, ilk 90 dakika içinde 100 milyon insan ölecek ve bir o kadarı da yaralanacaktır. 50 tane 15 kilotonluk nükleer silahın patlaması halinde; yaklaşık olarak Çin’de 20, Hindistan’da 13 , Pakistan’da 9, Brezilya ve İran’da 8’er, Rusya ve Japonya’da 6’şar, ABD ve Fransa’da 4’er, İngiltere ve İsrail’de 3’er milyon kişi ilk anda hayatını kaybedecektir.

KİMİN ELİNDE NE KADAR NÜKLEER SİLAH VAR?

Günümüzde 9 ülkenin elinde nükleer silah bulunuyor. Bu ülkelerin verdikleri rakamların gerçek olup, olmadığını bilemiyoruz. Buna rağmen eldeki rakamlar bile karşı karşıya olduğumuz tehlikenin boyutlarını gösteriyor. 2012 yılı verilerine göre, 19 bin nükleer silahın ülkelere göre dağılımı tahminen şöyle: Rusya Federasyonu’nda 10 bin, ABD’de 8.500, Fransa’da 300, Çin Halk Cumhuriyeti’nde 240, Büyük Britanya’da 225, Hindistan’da 80-100, Pakistan’da 90-100, İsrail’de 80, Kuzey Kore’de ise yaklaşık 10 adet. İşin asıl korkutucu yanı bu nükleer silahlardan yaklaşık 2 bin tanesi her an ateşlenmeye hazır durumda.

ŞİMDİ DE DON KİŞOTLARI TANIYALIM

Hani; ICAN diye bir kuruluşun şemsiyesi altında bir araya gelen insanlar Don Kişot gibi, Nükleer Silahların Yasaklanması için değil, “Tamamen Ortadan Kaldırılması” için çabalıyor demiştik ya, bu insanlar diyorlar ki: “Tüm silahlar içinde azami yıkıcı güce sahip olmasına rağmen nükleer silahlar henüz uluslararası bir sözleşmeyle yasaklanmayan tek kitle imha silahıdır. Nükleer silahlara karşı küresel bir yasak getirilmesi, çok gecikmiş olsa da yeterli kamuoyu baskısı ve politik liderlikle yakın gelecekte gerçekleştirilebilir. Bu yasak, sadece ülkelerin nükleer silahlara sahip olmasını ve onları kullanmasını yasadışı kılmaz; aynı zamanda nükleer silahların tamamen yok edilmesinin de önünü açar. Nükleer silahları ortadan kaldırmak için taahhüt veren ülkeler artık nükleer silahların yasaklanması için görüşmelere başlamalıdır.”

ICAN, bütün ulusların nükleer silahsızlanma görüşmelerini sonuçlandırmakla yükümlü olduklarının altını çizdikten sonra, nükleer silah sahibi ülkeleri nükleer silahsız bir dünya için net bir yol haritası çizmemekle suçluyor ve bu ülkelerin gelecekte de nükleer silah bulundurmaya devam edeceklerini ve nükleer güçlerini modernleştirmek için yeni yatırımlar yapmalarından yakınıyor. Yeri gelmişken sizi biraz daha rakama boğayım. 2011 yılında ülkelerin nükleer silahlar için yaptıkları harcamaların tahmini tutarı 104 milyar dolar. ABD 61 milyar dolarla ilk sırada yer alıyor. Rusya 14 milyar, Çin 7 milyar, Fransa 6, Büyük Britanya 5 buçuk, Hindistan 4 milyar 9 milyon, Pakistan 2 milyar, İsrail 1 milyar, Kuzey Kore ise 7 milyar dolar yatırım yapmışlar nükleer silaha. Oysa yaklaşık 104 milyarlık bu yatırımın yarısı ile dünya üzerindeki yoksulluğun azaltılması mümkün olacaktı. Bir çarpıcı karşılaştırma daha; Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Ofisi’nin 10 milyar dolarlık yıllık bütçesi, nükleer silahlar için saat başı harcanıyor (!)

TÜRKİYE VE NÜKLEER SİLAH (!)

Nükleer silah tartışmasında Türkiye’nin yerini hiç merak ettiniz mi? Daha açık sorarsak, Türkiye’de nükleer silah var mı, yok mu? Bu soruya en iyi yanıtı kim verebilir? Elbette Milli Savunma Bakanlığı ama, gelin görün ki bakanlık, “Türkiye’de nükleer silah var mı, yok mu?” sorusuna yanıt vermiyor, veremiyor, vermek istemiyor. Artık ne derseniz deyin. Ama, gazetelere yansıyan, internet sitelerinde dolaşan haberlere göre, Adana İncirlik Üssü’nde 60-70 tane nükleer silah var. Üstelik bu silahlar, üç-dört yıl önce ABD tarafından yenilendi. Yenilenen füzeler “50 kilotona kadar uzanan ”farklı etki yayma seçenekleri sunabilecek duruma geldi. Şimdi, İCAN Türkiye Koordinatörü Arife Köse’ye bir soralım dilerseniz: “Türkiye’de 60-70 tane nükleer silah var deniyor. Hükümet, tüm karşı çıkmalara rağmen üç tane nükleer santral yapmak için düğmeye basmış durumda. Nükleer silahların yasaklanması bir yana, tamamen ortadan kaldırılması konusunda hükümetten ne bekliyorsunuz?” İşte Arife Köse’nin yanıtı: “Nükleer silahların tamamen yasaklanması aslında hükümetlerin yaptığı bir tercih değil, kaçınılmaz bir zorunluluk. Eğer dünyanın, insanlığın bir geleceği olmasını istiyorsak bu silahları hayatımızdan tamamen çıkarmak zorundayız. Önümüzde bununla ilgili bir fırsat var aslında. 2013 Şubat ayından Oslo'da 120'den fazla devletin katılımıyla düzenlenen “Nükleer Silahların İnsani Sonuçları” başlıklı konferans ile birlikte dünyada nükleer silahsızlanma konusunda yeni bir süreç başladı. Nükleer silahlar uzun ve orta vadeli etkileri ile tartışıldı.

 Bu konferanstan çıkan sonuç net bir şekilde şuydu; eğer dünyada bilerek ya da kaza ile bir nükleer silah kullanılırsa bunun yarattığı sonuçlara müdahale etmek mümkün değildir. Belki şöyle açıklamak daha doğru olacaktır; Hiroşima’ya atılan büyüklükte bir bomba kullanıldığında bunun kullanıldığı alanın yüzeyinde yarattığı ısı değeri 7 bin santigrat derecedir. Hangi ambulansı, hangi doktoru, hangi kurtarma ekibini sokacaksınız böyle bir sıcaklığa? Radyasyondan ve patlamanın yarattığı güçten bahsetmiyorum bile.

İşte Oslo'da düzenlenen konferans bunu teyit etmiş oldu. Daha sonra bu yılın Şubat ayında Meksika’da bu konferansın ikincisi düzenlendi. Bu konferansın vurgusu ise bu silahların böylesi yıkıcı bir sonuca yol açmalarını engellemek için bir an önce devletlerin harekete geçmesi gerektiği idi. Bu dizinin üçüncüsü bu yılın sonunda Aralık ayında Viyana’da gerçekleşecek.

Türkiye ilk iki konferansa katıldı ve Viyana’ya da katılacağını biliyoruz. Türkiye hükümetinden beklentimiz bu konferanslarda da bizzat uzmanlardan duyduğu gerçeklere kulak verip nükleer silahları tamamen yasaklayan bir anlaşmaya destek vereceğini, bu anlaşmayı imzalayacağını açıklaması ve diğer devletleri de bu konuda ikna etmek üzere harekete geçmesidir.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış

İlginizi Çekebilir