İnsanın hayatında unutamadığı anlar vardır. Bunlardan birini yedi yıl önce "Çayyolu Semt Meclisi (ÇSM) belgesel çalışma grubuna katılmak ister misiniz?" sorusuna "Evet," demekle yaşadım. Aslında bir an değil yıllarca sürecek harika bir süreç başladı hayatımda. Katıldığım ilk toplantıda ortamdaki heyecan, samimiyet ve enerji beni çok etkilemişti.
İlk kez o akşam duyduğum "semt sahibi" kavramını eve dönerken yol boyunca düşünmüştüm. Semt sakini, semt sahibi... Birbirine çok benzeyen bu iki kavramın arasındaki farkı ÇSM gönüllüsü olduktan sonra anladım. Ben artık bir semt sahibiydim. Semtimdeki yaşam alanlarını kullanma, koruma, semtimde yaşayanlarla tanışma, paylaşma, birlikte üretme sorumluluğum vardı. Başkalarının hayallerini kabul etmek ve yaşamak zorunda değildim.
Bu arada Kent Konseyi ve Semt Meclisi kavramlarını yeni duyanlar için benim de yararlandığım "Kent Konseyleri Yönetmeliğinin ilk maddesinden faydalanılarak kaleme alınmış olan" şu açıklamayı paylaşmak isterim:
"Kent yaşamında, kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan Kent Konseyleri;
• İlçesinin sorunlarını ele almak,
• Yerel yönetimlere ve karar alma süreçlerine halkın katılımını sağlamak,
• Kentin kalkınma, gelişim ve eylem planlarını hazırlamak,
• Bu planların hayata geçirilmesi için belediye yönetimi ile koordinasyonu sağlamak,
• Yerel demokrasinin gelişim ve yerleşimine katkıda bulunmak amaçlarıyla kurulmuştur.
Semt Meclisleri ve Mahalle meclisleri de Kent Konseyleri bünyesinde yer almaktadır.
Kent Konseyleri ve yerel örgütlenmeler, amaçları yukarıda da açıkça belirtildiği gibi yerel örgütlenme ve bir katılım modelidir."
Okurken kulağıma hoş gelse de kitap ile sokak arasındaki mesafenin ne kadar uzak olduğunu kestirebilecek durumdaydım. Ben bir sanatçıyım. Uzun yıllardır ebru sanatıyla, bir süredir de fotoğraf sanatıyla uğraşmaktayım. Sanat hayatımda bu zamana kadar gerçekleştirdiğim birçok etkinligi, egosu yüksek kişilerle kurduğum ilişkileri düşünürken Çayyolu Semt Meclisi'nin o mütevazı salonunda, duvarda asılı büyük pankartta yazılı cümleyi ilk gördüğüm zamanı hatırladım,
"HİÇBİRİMİZ HEPİMİZ KADAR GÜÇLÜ DEĞİLİZ."
Olumlu mu yoksa olumsuz mu olduğu konusunda emin olamadığım bu sloganvari cümle beni etkilemişti. Sıcak, sade kahvemi içerken düşünmeye başladım:
Çayyolu'nda yaklaşık 200.000 kişi yaşamakta,
Sadece Ankara'nın değil belki de ülkenin entellektüel birikimi en yüksek nüfusa sahip semtlerinden biri,
Sadece Ankara'nın değil belki de ülkemizin en iyi planlanmış semtleri arasında,
1970'lerin ortalarından itibaren düşündüğümüzde, sadece Ankara'nın değil, belki de ülkemizin en çok kooperatif üyesine sahip semtlerinden biri,
Yani ihtiyaçlarını ortaklaştırmayı ve hayata geçirmeyi başarmış yüzlerce kooperatif ve onbinlerce kooperatif üyesine sahip bir semt,
Kahvenin de etkisiyle, uykumu dağıtan soru gözlerimin önünde belirdi; acaba semtimizde yaşadıklarımız, semtimizde yaşayanların ekonomik, sosyal, entelektüel, siyasi, bürokratik vs. birikimleriyle uyumlu muydu?
Üşenmeden masaya geçip kâğıt kalemle bu soruya cevap aramaya başladım.
Cevaplardan önce bir soru daha yazdım: Semtimizde yaşananları birkaç örnekle hatırlamak işe yarar mı?
- Çayyolu'nda artık çay, dere, akarsu yok!
- Çayyolu'nda villa veya dört katlı olarak inşa edilmiş olan kooperatif binaları kentsel dönüşümle onlarca katlı rezidanslara dönüştürülüyor!
- Çayyolu'nda ağaçlandırma alanı ve yeşil alan imarlı parseller de bundan payını alarak ticari işletmelere onlarca yıllık yap işlet devret(me) sözleşmelerine muhatap oluyor!
- Cazibe merkezi olan güzel semtimizde hızlı nüfus artışı semt içi ve kent ile ulaşım sorunları yaşanmaya başladı!
- Yaş ortalamamızın gündeme getirdiği doğal sağlık tesisi ihtiyacını karşılamaktan yoksun olan semtimizde sağlık imarlı alanlar konut ve ticari alan olarak imar değişikliklerine muhatap oluyor!
Daha fazla karamsar olmamaya karar verdim.
Ne demişlerdi, "Bizler semt sahipleri olarak ... "
Kendi kendime hem tekrar etmeye hem de yazmaya başladım. Bizler semt sahipleri olarak;
- Semt Meclisimizde bir araya gelmeye devam edersek,
- Semt sahiplerinin sayıları her hafta daha da artarsa,
- Apartman ve sitelerimizde unuttuğumuz komşuluk (paylaşmak) geleneğimizi tekrar hatırlarsak,
- Sadece kendi apartman veya sitemizdeki değil, aynı sokak, cadde üzerindeki komşularımız ile birbirimizi fark etmeye başlarsak,
- Muhtarlarımız, azaları ve apartman / site yöneticilerimiz organizasyonlarında mahalle şenlikleri, toplantıları yaparsak,
- Birbirimizle tanışıp ihtiyaçlarımızı, önceliklerimizi konuşmaya başlarsak,
- Sokakta yanmayan lamba, parkta boyası eskiyen bank, otobüs durağında kırılan cam, çöp kutusundan taşanlar bizim derdimiz olup en yakın ilgiliye bildirmeyi sorumluluğumuz olduğunu kabul edersek,
- Muhtarımızla yapacağımız periyodik toplantılarda mahallemizin imar planındaki emsalleri ve kamu hizmet alanlarını merak edip onlar ile ilgili planlamaların yapılması süreçlerini takip etmeye başlarsak,
- Çocuklarımızın sağlık ve güven içerisinde oynayabilecekleri, kendilerini geliştirebilecekleri tesislerin yapılmasını gündeme getirip, bu işleri takip etmek için ekipler ve çalışma grupları oluşturabilirsek,
- Herkes kendi ilgi alanında kendini ifade edebileceği tesis ve imkanlara ulaşabilse,
- Mahallemizde yerel ve merkezi yönetimler tarafından yapılacak yatırımların önceliklerine dair "ortak görüşümüz, sözümüz" olabilse,
- Mahallelerimizdeki ortaklıkları semtimizdeki diğer mahalleler ile birlikte değerlendirip paralel olarak yapılabilecek olanlar ve birbirlerine eklemlenmesi gerekenleri konuşabilsek hep birlikte,
- Konuştuklarımızı hem planlanmaları hem de uygulamaları süreçlerinde takip edebilsek.
"Evet," dedim kendime. "İyi ki; bugün Çayyolu Semt Meclisi'ne gitmişim."
• "Karar vericilerle mücadele etmeden, etmeye gerek duymayacak şekilde haklarımıza sahip çıkarak,
• Şikayet etmeden, eleştirmeden birlikte çözüm üreterek,
• Yaşadığımız semtimizle ilgili farkındalığımızı artırarak,
• Yaşadığımız alanları güzelleştirmenin yollarını birlikte konuşup sahip çıkarak,
• Birlikte, birbirimizin haklarını koruyarak asgari müştereklerde ortaklaştırılacak projeler üreterek,
• Kişisel değil, toplumsal çıkarlarımızı önceleyerek,
• Anketler ve birlikte yapılan etkinliklerle bilinilirliğin artırarak daha doğru bir yapılanma ve neticesinde daha yaşanabilir bir çevre olabilecektir."
Yedi yıldır Çayyolu Semt Meclisi gönüllüsüyüm. Komşularımla birlikte "temsili demokrasi"den "katılımlı" olanına geçebilmek adına emek veriyoruz. Artık biliyorum ki Semt Meclisleri, yerel demokrasinin sağlanabilmesi için semt ölçeğinde karar süreçlerinde, çoğulcu katılımın sağlanarak semt sakinlerinin "semt sahipleri" olabilmeleri için doğru bir çatıdır.
Bu çoğulcu katılımın gerçekleştirilebilmesi için herkesin eşit olabileceği ortamın sağlanabilmesi yani; dil, din, ırk, etnik kimlik, politik görüş ve paradan arındırılmış birlikteliğin sağlanabileceği bir zemin oluşturmak birincil önceliktir. Bu farklılıklardan arındırılmış, herkesin eşit söz hakkına sahip olduğu demokratik bir zemindir.
Daha önce de belirttiğim gibi ben ebru sanatçısıyım. Bu sanatın beni en heyecanlandıran özelliği, tekneye attığınız rengarenk boyaların kesinlikle birbirlerine karışmaması, kendi özelliklerini koruyup, sınırlarını belirleyerek, sanki birbirlerine saygı göstererek birleşip bir sanat eserine dönüşmeleridir.
Aşağıda fotoğrafını gördüğünüz, bizim için çok değerli olan ebruyu da bir etkinlikte ÇSM gönüllüsü komşularımızla, her birinin bir fırça darbesiyle oluşturmuştuk.
İşte biz de ÇSM olarak bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Farklı özelliklere sahip komşular bir araya gelip, ortak hedeflere doğru birleşip ilerliyoruz.
Bu süreçte ilerlerken şahane insanlarla tanıştım. Zaman içinde çoğu gerçek dostlarım oldu. Bizler birbirimizden öğrenmeyi önemseyen, birlikte neler yapabilirizin yollarını arayan, üretmeyi seven komşularız.
Bireysellikten ve kişisel beklentilerden uzak, komşuluk ve birlik bilinci ile hareket etmeye, çoğalarak devam edeceğiz.
İlk gördüğüm anda etkilendiğim sloganı yineleyerek yazıma son vermek istiyorum.
"HİÇBİRİMİZ, HEPİMİZ KADAR GÜÇLÜ DEĞİLİZ!"
Yorumlar (0)