Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Şırnak’tan yükselen ses: Ekolojik yıkım ve doğa tahribatına karşı nöbetimiz her yerde devam ediyor

Nöbete katılan analar ifadesi güç duygular yaşıyordu. Bir zamanlar yaşam alanları olan yasaklı bölgeye hasret giderirken, bir yandan da kaybettiklerinin yasını tutuyorlardı. Yıllar sonra topraklarına kavuşmanın heyecanıyla gençlerin türkülerine, marşlarına, halaylarına, sohbetlerine katıldılar. Sabahın erken saatlerinde topraklarına ihanet eden koruculara, doğayı talan eden sermayedarlara ve sömürgecilere yönelik öfkeli tutumlarıyla istiflenen ağaçları vadiden aşağı yuvarladılar.

Şırnak’tan yükselen ses: Ekolojik yıkım ve doğa tahribatına karşı nöbetimiz her yerde devam ediyor

Doğa katliamına seyirci kalmayacağını haykıran Demokratik Kurumlar Platformu 9 Eylül'de yürüyüşe, 10 Eylül'de Besta'da nöbete davet ederek Şırnak’ta doğa talanına tanıklık etmemizi sağladı. 

İklim Adalet Koalisyonu ve Toprağımızı Vermiyoruz Kampanyasını temsilen katıldığımız yürüyüş ve nöbet eylemine DBP, DEM Parti, ESP, SYKP, Yeşil Sol Parti, Polen Ekoloji temsilcileri, bölgedeki demokratik kitle örgütleri, hukuk kurumları, ekoloji örgütleri ve barış anneleri katıldı.

Şırnak'taki doğa talanına ses olmak üzere tanıklığımızı sizlerle paylaşmaya değer buluyoruz.

Şırnak’tan yükselen ses: Ekolojik yıkım ve doğa tahribatına karşı nöbetimiz her yerde devam ediyor

Botan bölgesinde neler oluyor?

Anaların ‘gölgesinde serinleyeceğimiz ağaç bırakmadılar’ isyanını duymuştuk. Şırnak Barosu verilerine göre güvenlik politikaları çerçevesinde çıkan yangınlar ve sistematik ağaç kesimleri nedeniyle sadece 7 ayda orman kaybı yaklaşık %7 seviyesine ulaşmıştı.

Besta’da 90’lı yıllarda güvenlik gerekçesiyle 18 köy boşaltıldı. Beş yıldan fazladır Gabar ve Cudi dağları ile Besta Bölgesi sistematik olarak ormansızlaştırıldı, kömür madenleri açıldı, kalekollarla kuşatıldı.

Tepkilere rağmen sürdürülen ağaç kesiminin durması için siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri bir çok kez eylem ve etkinlikler düzenledi. Şırnak Ekoloji Platformu bölgedeki ekoloji talanına karşı 29 Temmuz’da bir imza kampanyası başlatarak sekiz binden fazla ıslak imzayı Şırnak Valiliği’ne teslim etti. Tepkilerin büyümesi sonrası sözlü açıklama yapan Şırnak Valiliği “kesimin durduğunu” iddia etti; ancak Besta bölgesinde ağaç kesimleri devam ediyor. 

Şırnak’ta Yürüyüş 

2016 sonrası yıkılan yerleşim bölgelerine TOKİ’lerle format atılmış bu kadim kentin meydanında   ağacıyla birlikte, kent hafızasına, direniş kültürüne, anadiline de sahip çıkan bir yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirildi. 

Eylem yasaklarıyla tanınan Şırnak’ta beş yüz kadar eylemcinin coşkulu yürüyüşü müdahalesiz  gerçekleşti. İl Emniyet Müdürü ve İl Özel Kuvvetler Komutanı’nın yürüyüş sırasında varlık gösterisinde bulunması yürüyüşün devlet açısından önemine işaret ediyordu.

Şırnak’tan yükselen ses: Ekolojik yıkım ve doğa tahribatına karşı nöbetimiz her yerde devam ediyor

‘Barışın yolu Botan dağlarından geçer’

Yürüyüş sonunda okunan ortak basın açıklamasında Abdullah Öcalan’ın “Doğayla barışmadan insanla barışmak mümkün değildir” sözü hatırlatıldı, “Eğer gerçek bir barıştan söz edilecekse, bunun yolu Botan’ın dağlarından, ormanlarından, derelerinden ve köylerinden geçmektedir...Barışı Cudi’de, Gabar’da, Besta’da başlatın. Barışa, doğayı sınırsız bir kaynak olarak görmekten vazgeçerek başlayın. Barışa, Dicle’nin özgürce akmasına izin vererek başlayın” çağrısı yapıldı.

Nöbet Alanı

Yürüyüşün ardından geceyi geçireceğimiz nöbet alanına doğru yola çıktık. Besta’nın girişinde Bişiye Reş alanında ağaç kesim deposu olarak kullanılan alan, Milli Karakolu’na sadece 500 metre uzaklıkta. Alanda kesilmiş ve istiflenmiş meşe ağaçları vardı.  Üç kilometre uzağında kaplıcaların yer aldığı Milkê Tavê alanında ise tonlarca kesilmiş ağaç bulunduğu söylendi. Tepeden bakınca sadece Besta değil, kömür madenleri ile paramparça edilen Cudi, petrol sahaları için işgal edilen Gabar, Kato Dağları, Namaz Dağları, Kel Mehmet Dağı -o muhteşem manzaradaki yoldaşın sözlü tarih anlatısında yeşeren tüm sıradağlar- çölleştirilmişti.

Nöbete katılan analar ifadesi güç duygular yaşıyordu. Bir zamanlar yaşam alanları olan yasaklı bölgeye hasret giderirken, bir yandan da kaybettiklerinin yasını tutuyorlardı. Yıllar sonra topraklarına kavuşmanın heyecanıyla gençlerin türkülerine, marşlarına, halaylarına, sohbetlerine katıldılar. Sabahın erken saatlerinde topraklarına ihanet eden koruculara, doğayı talan eden sermayedarlara ve sömürgecilere yönelik öfkeli tutumlarıyla istiflenen ağaçları vadiden aşağı yuvarladılar.

Anaların Kürtçe bilmediğimiz için yaşadıkları şaşkınlık anadil üzerindeki engellerin kaldırılmasının kırmızı çizgileri olduğunun göstergesi idi.  

“Ekolojik bilgi —hangi ot neye iyi gelir, hangi toprak neyi kaldırır, hangi ağaç ne zaman meyve verir— kadınların kuşaklar boyu taşıdığı bir mirastır. “ tespitinin doğruluğuna tanıklık ettik. Gece boyunca yanan ateşten kalan kömürleri söndürüp, atıklarla birlikte yanlarına götürdüler.

Besta’dan ayrılmadan önce yapılan basın açıklamasında Kasım ayında ağaç dikme kampanyasına başlanacağı ve Akbelen’den Besta’ya mücadeleye devam edileceği mesajları paylaşıldı.

 “Barış süreci ağaçları da kapsayacak mı?“

Doğayla Barış çağrıcıları, 22 Eylül’de Ankara’da gerçekleştireceği bir basın açıklamasıyla barışın toplumsallaşması ve doğayla barışın gerçekleşmesi için taleplerini komisyon üyeleri ve kamuoyu ile paylaşacak.

Ekoloji hareketi savaşın neden olduğu ekolojik yıkımı belgelemekle birlikte barışın toplumsallaştırılmasına katkı sunacağını 1 Eylül’de beyan etti.

20. yüzyıl ekmek, barış, toprak talepleriyle birleşen halkların nice tiranları tarihin çöplüğüne gönderdiği örneklerle dolu. Savaşlardan, iklim felaketinden, ekokırımlardan, soykırımlardan, yoksulluktan, geleceksizlikten gezegenimizi ve halklarımızı kurtarabilmenin yolu barış ve demokrasiyi birlikte savunmaktan geçiyor. Adil, demokratik ve ekolojik temelde bir gelecek kurmak bizim elimizde.

 

Kaynaklar:

Hazırlık Çalışmaları: https://x.com/EkolojiSirnak73/status/1963990275438633279

https://x.com/ekolojihareketi/status/1965708523817636079?s=48

https://yeniyasamgazetesi9.com/yok-olan-sadece-agac-degil-hafiza/

https://yeniyasamgazetesi9.com/gunun-manseti/

https://yeniyasamgazetesi9.com/bu-surecin-en-onemli-gostergesi-anadildir/

https://solfasol.tv/dogayla-baris/

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış