Selamlar. Öncelikle kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunuyum. 2001 yılında Londra’da The Method Studio ve L.A.M.D.A (London Academy of Music and Dramatic Arts) bünyesinde Shakespeare oyunculuğu ile Stanislavsky, Stella Adler ve Lee Strasberg’in oyunculuk metotları üzerine eğitim aldım. 2005’te Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Ana Sanat Dalı’nda Reji Yüksek Lisansımı, Oğuz Atay’ın “Korkuyu Beklerken” adlı eserinden Murat Karahüseyinoğlu’nun uyarladığı oyunu yöneterek tamamladım. 2007’de Eugenio Barba’nın Genel Sanat Yönetmenliğini yaptığı Uluslararası Tiyatro Antropolojisi Okulu’nda tiyatro antropolojisi üzerine eğitim gördüm. 2005 yılından bu yana Devlet Tiyatroları sanatçısıyım.
.jpeg)
Işık Oyuncuları nasıl ve hangi amaçlarla kuruldu?
Işık Oyuncuları, pandemi döneminde öğrencilerim ve oyuncu arkadaşlarımla düzenlediğimiz fikir atölyeleriyle başlayan bir oyunculuk inisiyatifinden doğdu. Zamanla bu atölyeler sürekli bir yapılanmaya dönüşerek bağımsız bir tiyatro kumpanyası haline geldi. Kumpanyamıza, tiyatro sanatını geliştirmeye ve yüceltmeye adamış sevgili babam, tiyatro eğitmeni ve yönetmen Işık Toprak’ın anısına “Işık Oyuncuları” adını verdik. Işık, bir kaynaktan diğerine ulaştığında fark edilen bir enerji; uygarlığın temel çıkış noktasıdır. Işığın olduğu yerde aydınlık, karanlığın bittiği yerde ise umut vardır. Işık Oyuncuları, tiyatroda kolektif enerjiyi, bilgiyi, yeniliği ve arayışı benimseyen bir sanatçı tavrını temsil eder. Dünyaya yeni bir söz söyleyebilmek için kendimizi yenilemek gerektiği inancıyla, tiyatroda yeni anlayışlara yelken açtık. Tiyatronun kaşifleri olarak, doğru arayışlarla üretme çabasındayız.
Bu arayışlar çerçevesinde nasıl bir yol izliyorsunuz?
Farklı metinler ve çağdaş üsluplar etrafında hareket etmeye özen gösteriyoruz. Tiyatro, hızlı evrilen ancak bir o kadar da kalıplaşmaya yatkın bir sanat dalı. Konvansiyonel olanı kırabildiğimiz noktaları ve takılıp kaldığımız yerleri fark etmek zorlu bir süreç. Benim için en önemli mesele, seyirciyle ortak değerleri tartışabilmek. Bu nedenle seçtiğimiz metin büyük önem taşıyor. Dünyaya bir söz söylerken didaktik ve yönlendirici olmaktan kaçınıp, tarafsız ve sanat dilini zengin bir şekilde kullanan bir yaklaşımla ilerliyoruz. Bilgiyi süzerek, bilgiçlik taslamadan sunmak gerekiyor. Tiyatronun en büyük zorluğu burada yatıyor. Ancak tiyatroyu tiyatro yapan, özündeki çatışma ve bir fikri savunma gücüdür. Bu özellik, seyirciyle iletişim kurmayı bazen zorlaştırsa da ironi, hiciv ve farklı sanatsal ifade biçimleriyle bu engel aşılabiliyor. Tarihsel olarak, seyirciyle güçlü ilişkiler kurulan noktaları incelemek önemli. Güzel olan şu ki, tüm bu sorular bir eser seyirciyle buluştuğunda yanıtlarını buluyor. Yeni akımlar, seyircinin ilgisiyle hayat kazanıyor. Bu zor olduğu kadar keyifli bir macera ve risk aldıkça daha da heyecan verici hale geliyor.

Seçtiğiniz metin bu arayışa uyuyor mu?
Bu proje, üretim adına bir araya geldiğimiz ve benim genel sanat yönetmenliğini üstlendiğim ilk çalışma. Dekor, kostüm ve tüm organizasyondan da sorumlu olacağım. Metin olarak İranlı yazar Gholamhossein Saedi’nin “Semiriciler” adlı üç perdeli tiyatro oyununu seçtik. Bu eser, Saedi’nin en siyasi oyunlarından biri. Fiziksel ve ruhsal işkence, zorla itiraf ettirme ve beyin yıkama gibi siyasi mahpuslara uygulanan insan haklarına aykırı yöntemleri gözler önüne seriyor. Yazar, diktatör rejimlerin toplumun aydın kesimlerine yönelik tutumlarını çarpıcı bir şekilde sergilerken, halkı düşünmekten uzaklaştırarak yalnızca ilkel ihtiyaçlarının peşinde koşan varlıklara dönüştürme çabasını etkileyici bir şekilde tasvir ediyor.
Bize oyundan kısaca bahseder misiniz?
Oyun, günümüzün önemli sorunlarından biri olan bilgi kirliliğinin varlığını ve sonuçlarını vurgulamayı amaçlıyor. Kasıtlı olarak yayılan dezenformasyon, bilgi kirliliğini artırıyor ve dünya genelinde hükümetler tarafından bir baskı aracı olarak kullanılıyor. İnsanların dezenformasyona ve manipülasyona karşı bilinçli ve dikkatli olmaları, büyük bir değişim yaratabilir. Bu farkındalık, dezenformasyonun manipülatif etkilerinden korunmayı sağlar. İçinde bulunduğumuz çağ, bir dezenformasyon çağı. Bu gerçeğin bilincine varmalı ve insanları bu konuda açıkça bilgilendirmeliyiz ki sunulan her bilginin doğruluğunu sorgulayabilsinler. Doğru bilgiye ulaşmak, temel bir insan hakkıdır. Bilgi kirliliği kavramını toplumun her kesimi anlamalıdır. Bu farkındalık, dezenformasyona dayalı baskılara, siyasi üstünlük çabalarına, işkenceye ve hatta cinayete karşı durmanın bir yoludur. Bilgi kirliliği ve çarpık medya egemenliği, toplumun tüm kesimlerini etkiliyor. Doğru bilgiye ulaşma hakkı, günümüzde en çok ihlal edilen haklardan biridir. Oyun, bu konuları derinlemesine ele alıyor.

Işık Oyuncuları’nın yapılanmasında nasıl bir anlayış var ve bu anlayışı nasıl hayata geçiriyorsunuz?
Işık Oyuncuları her sanatçının fikirsel katkısını dikkate alan kolektif bir yapı üzerine kuruldu. Sanatta sorumluluk, herkesin katkısıyla anlam kazanıyor. Geçmişe baktığımızda, kitlelerle buluşan en etkili yapıtların, fikirlerin özgürce ifade edildiği ortamlardan doğduğunu görüyoruz. Tiyatro, bir çatışmanın ve mücadelenin sanatıdır. Yasaklanıp bastırılmasının nedeni, bu tartışmacı yapısından korkulmasıdır. Bu yüzden tiyatro, hep yaramaz bir çocuk gibi diri kalacak; insanı daha ileri düşünmeye, dirençli olmaya teşvik ederek kültürel gelişime güçlü bir katkı sunacaktır. Işık Oyuncuları bu arayışı sürdüren ve tartışmacı, yenilikçi bir anlayış benimseyen bir oluşumdur. Metin seçiminden sanatsal üsluba kadar tüm kararlarımız, bu ilkelere dayanır.
Peki son olarak oyununuzun prömiyeri ne zaman ve nerede olacak?
Oyunumuz ilk gösterimi 16 Ağustos 2025 cumartesi günü Kült Kavaklıdere’de saat 20:00’de olacak. Tüm tiyatroseverleri bekliyoruz.
Teşekkürler ve başarılar. Seyirciniz bol, alkışınız güçlü olsun!
Yorumlar (0)