Havuzların hemen önünde sıra sıra dizilmiş banklar, caddeye yakın ve bir daire şeklindeki meydanı çevreliyorlar. İlk sıradaki banklarda yer bulamayan yorgunlara arka sıradaki banklar nefes aldırır . Önlerindeki bodur bitkiler nedeniyle oturduğunuzda meydanı göremediğiniz, buna mukabil meydandan biraz olsun saklanıp rahat etmek istediğinizde size yardımcı olan, evsizlerin evi olan banklar. Bankların hemen önünde, meydanı çepeçevre saran ve dört bir yanından çıkışa izin verecek kadar boşluk bırakan bodur bitkiler. Bitkilerin hemen önünde bu kez meydanı seyir için konulmuş ön sıra bankları var. Arkadakilerden daha şanslı olduğunu düşünenlerin oturduğu, yemek yediği, sigara içtiği, sızdığı, yankesicilik yaptığı, dalıp gittiği, boş boş oturduğu, poz verdiği, öpüştüğü ‘loca’ konumundaki ön sıra bankları. Ön sıra banklarının hemen önündeki geniş meydanın, ilk ve asfalt olan en büyük halkası.
Bu halkanın içinde yer alan ve ortasında yıldız motifli asıl meydan halkaları. Asıl meydanın üzerinde yaşayan herkes ve her şey…. Meydanı bir ucundan diğerine yürümek için, ‘dünya bir sahnedir’ dercesine kullananlar, meydanda yatanlar, meydanda oturanlar ve yuvarlananlar, meydanda kaykay yapanlar. Ve bunu yapar, kaykay ile olmadık hareketler denerken popo üzeri oturup etrafı belli belirsiz süzdükten sonra kimsenin ilgilenmediğini fark etmelerinin ardından bu kez daha büyük bir hırsla kendisini sergilemeye çalışan sivilceli ergen oğlanlar. Onlara ergen oğlanlara bakıp dalgasını geçen, zihinsel açıdan hiç kuşkusuz daha erken gelişmiş ve bunun tadını çıkaran ergen kızlar.
Meydanda yemek yiyenler, meydanda sarhoş olanlar, meydanda hâlihazırdaki sarhoşluklarını kutlayanlar, meydanda ellerindeki bir euroluk ışıklı fırıldakları olabildiğince yükseğe atmaya çalışan Paki’ler. Bu işi yapmaya çalışan ve her gün yüzlerce kez aynı hareketi yapan, kaç kuruş kazandığını bilemediğim Paki’ler. Diğer satıcı Paki’ler ile kavga eden, sigara isteyip aldıktan sonra bir anlık sigara kardeşliğinin verdiği samimiyet duygusundan olsa gerek hemen ot isteyip istemediğini soranlar. Loca olamamış arka sıra banklarda yatan evsizler. O evsizlerin hemen ayak dibinde huysuzlanan ama kendisini, kendi huysuzluğuna dahi ikna edemeyecek gibi görünen çirkin ve uyuz köpekler.
Köpeklerin, evsizlerin, ışıklı fırıldak satmak için birbirini yiyip bitirenlerin, yankesicilerin, ot satıcılarının, yalnızlıktan delirmiş ve önüne gelene laf atmak isteyenlerin inadına, onların tam karşılarında dikilen İspanyol Kredi BankasıMerkez Bankası- büyük alışveriş merkezi ve Mac’in iki katına yerleştiği ışıltılı, ‘ben en pahalısıyım, pek havalıyım’ dercesine ışıklandırılmış bina. Daha neler neler… Dibe vurmuşların karşısında, meydanı çevreleyen irili ufaklı heykellerin ve havuzların, çeşmelerin, tam ortasında yaşanan birbiriyle ilgisiz hayatlar. Fotoğraf çektiren turistler. Face pozu veren turistler. Yahu el insaf, face pozu için elektrik direğini öpen turistler. Face pozu için bir eli direkte, diğeriyle ufku gösteren ve bir ayak yana doğru hafif kalkmış poz veren kadın turistler.
Öpüşürken kendilerini çekebilmek için bir eliyle kadının belinden tutarken diğer eliyle fotoğraf makinesini ayarlamaya çalışan ve tam bu sırada öpüşmeye çalışırken göz ucuyla makineye bakmak zorunda olduğu için ne öpüşebilen ve ne de fotoğraf çekebilen gerçek üstü turist erkekler. Meydana açılan geniş caddeler. Pahalı markaların ve Gaudi evlerinin havasını yol boyu atan ve Gracia mahallesinden süzülüp gelen cadde. İstiklal’i andıran, mağazalarla ve güzel yapıların yanında çirkine de yer veren, eski şehre giden cadde. Ve hepsinden değerlisi, denizden gelen ve her denizden gelenin esintisiyle gelen, denizden gelenin kokusuyla ve denizin kiri ve yosunuyla gelen, eski binaları, kalabalığı, pejmurdeliği ile yetmiş küsur yıl önce Franco’ya karşı koymak için bir araya gelmiş on binlerce Cumhuriyetçi’nin yürüdüğü, heyecan verici, herkesi barındıran ve akşam vakti ayakta duramayan bir ayyaşın bir evsizin, herkesin gözünün içine bakarak mastürbasyon yaptığı, bir başkasının köşesinde oturup hüngür hüngür ağladığı, bir diğerinin bağırarak kalabalığın üzerine yürüdüğü, zabıta görünce koşmaya başlayan seyyar satıcının ve diğerlerinin kirli mekânı, Rambla caddesi…
İşte bu caddelerin birleştiği ve Rambla ile kesiştiği köşesine, milli kahramanları Francesc Macia anıtını kabul eden, İspanya Meydanı’nın yanında pek mütevazı ancak bir ucundan ona bakıp ‘görkem ve güzellik sende ama beni seviyorlar, Allah çirkin şansı vermiş’ diyen, İspanya meydanında işi bitince ayrılanların gelip geç saatlere kadar oturduğu ve herkesin var olabildiği, adını hak eden meydanın adı, Plaça de Catalunya… Çok çekmişler Franco’dan. Ve bu yüzden, eşit yurttaş olduklarını belki de en çok bu meydanda hatırlıyorlar. Catalunya adı verilmiş bu meydanda. Hesapta yoktu doğrusu ama madem yazının sonunda bu kadar yer verdim La Rambla caddesine, şimdi onu da anlatmasam hatırı kalır. Bir sonraki Barça yazısı, Rambla üzerine olsun…
Yorumlar (0)