Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Ekoloji Hareketinden 86 Örgüt İmzalı Çağrı: "Doğayla da barışmalıyız!"

“Doğayla barışmadan kalıcı barış sağlanamaz” diyen 86 ekoloji örgütü, sendika, inisiyatif ve platform; Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda süren görüşmelerle ilgili olarak hazırladıkları “Doğayla Barış Raporu’na” ilişkin Tarım, Orman Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (Tarım Orkam-Sen) Genel Merkezinde bir basın toplantısı düzenledi. Eşzamanlı olarak, hazırlanan Doğayla da Barış başlıklı rapor bugün Komisyon’a iletildi.

Ekoloji Hareketinden 86 Örgüt İmzalı Çağrı: "Doğayla da barışmalıyız!"

Rapor, çatışmaların doğa ve toplum üzerindeki yıkıcı sonuçlarını görünür kılarken, barış sürecinin ekolojik bir perspektifle yürütülmesi gerektiğini vurguluyor. Rapora göre, kırk yılı aşkın süredir süregelen çatışmalı dönemde yalnızca insanlar değil, doğa da ağır bedeller ödedi; köy boşaltmaları, orman tahribatı, yayla ve meralara erişim yasakları, güvenlik barajları, kalekol inşaatları ve yangınlar; ekosistemleri, kırsal yaşamı ve gelecek kuşakların yaşam hakkını telafisi güç biçimde yaraladı. 

Bu tahribatın tespiti ve mümkün olduğunca telafisi bakış açısıyla rapor, yalnızca doğayı korumak için değil; aynı zamanda toplumsal barışın adil, kalıcı ve kuşaklar arası sürdürülebilir olabilmesi için bir yol haritası sunmayı amaçlıyor. 

Çatışma sonrası döneme ilişkin ülke örneklerinin de yer aldığı raporda öne çıkan başlıklarsa şunlar: 

● Doğanın bir hak öznesi olarak tanınması, 

● Çatışmalı sürecin doğa ve toplum üzerindeki tahribatını açığa çıkaracak Ekolojik Hakikat Komisyonları kurulması, 

● Kırsal yaşam ve doğal varlıklar için onarım ve telafi mekanizmaları oluşturulması, 

● Ekokırımın suç sayılması ve doğayı tahrip eden kurumların hesap vermesi, 

● Kadınların tarihsel bilgisi ve rolünün ekolojik barışta görünür kılınması, 

● Demokratik katılım ve şeffaf veri paylaşımının güvence altına alınması, 

● Kapitalist yeniden inşa süreçlerinin doğayı ve toplumu daha fazla sömürmesinin engellenmesi, 

● Fırat’ın iki yakasında sivil toplum diyaloglarının ve sınır ötesi ekolojik işbirliklerinin güçlendirilmesi. 

 Ekoloji Hareketinden 86 Örgüt İmzalı Çağrı: "Doğayla da barışmalıyız!"

Basın Toplantısından Konuşmalar: 

Süreç ile birlikte yeni bir dönemin olduğunun altını çizen İklim Adaleti Koalisyonu aktivisti Ecehan Balta, “Adına barış, çözüm ya da çatışmasızlık diyelim, bu sürecin doğayla da barışı içermesi gerektiğini düşünüyoruz. Doğa bir özne olarak sürece dahil edilmediği sürece kalıcı ve adil bir barış mümkün değildir. Bu nedenle 86 ekoloji örgütü olarak hazırladığımız ‘Doğayla da Barış’ inisiyatif raporunu Meclis Komisyonu’na sunduk. Rapor; köy boşaltmaları, güvenlik barajları, orman yangınları, yasak bölgeler, ekosistem tahribatı ve kadınların doğadan koparılması gibi çatışma süreçlerinde yaşanan ekolojik yıkımları kayıt altına alıyor. Sadece silahların susması değil; toprağın, ormanların, nehirlerin, kültürel yaşam biçimlerinin ve gelecek kuşakların haklarının da korunması gerektiğini vurguluyoruz” dedi. 

‘Doğayla barışılmadan kalıcı barış sağlanmaz’ 

Türkiye’nin dört bir yanından ekoloji örgütleri, sendikalar ve demokratik kitle örgütleriyle hazırladıkları raporun bir yol haritası olduğuna dikkat çeken Ecehan Balta, “Doğayla barışmadan toplumsal barış olmaz. Bizim çağrımız; barış sürecinin toplumsallaşması, ekolojik adaletin sağlanması ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir ülke bırakılmasıdır” diye belirtti. 

En temel meselelerden birinin çatışmalı dönemin yol açtığı ekolojik tahribatların envanterinin çıkarılması olduğuna vurgu yapan Çevre avukatı Mehmet Horuş şöyle devam etti: 

“Biz bu konuda raporda bir yol haritası sunduk. Ancak yıllardır süren çatışmaların yarattığı büyük yıkım, kamu olanaklarıyla programlı bir şekilde ortaya konmalı ki toplumsal olarak kalıcı barışa ilerlenebilsin. Ekoloji hareketlerinin en büyük kaygısı ise bu sürecin sermaye ve şirketler için fırsata çevrilmesidir. Son torba yasa bunun somut örneği. Kaya gazı ve petrol aramaları, güneş santralleri ve orman kıyımlarıyla eko kırım süreçleri sürüyor. Biz de doğayla barışılmadan kalıcı barış olmayacağını söylüyor, sermayenin fırsatçılığına karşı duruyoruz. Zeytin, barışın simgesidir. Bugün Filistin’den Afrin’e, Akbelen’e kadar aynı eko kırım yöntemleri sürdürülüyor. Bu pazar Muğla’da zeytinleri savunmak ve barış için buluşacağız. Kamuoyunu da bu çağrıya katılmaya davet ediyoruz.” 

Raporun metnine web sitesinden ulaşabilirsiniz: https://iklimadaletikoalisyonu.org/dogayla-da-baris-raporu/ 

* Resim: Rabia Naaz 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış