Eren, 1972 doğumlu. Ankara’da yaşıyor. “1994’de İzlek Dergisi ile tanıştığımdan beri, yazıyorum”, diyor. Halen Ankara’da yazıyor, daha çok şiirle haşır neşir: Yağmura İçerden Bakmak, Turayazı, Peçeli Şiir, yayınlanmış şiir kitapları... Şimdilerde ise, komüncü bir sistemi düşleyerek kurdukları Medakitap’tan Ankara’nın Delileri adlı kitabı yayımlandı... Ali Hikmet’le, Murat’ın yerinde, Hazar Şiir Evi’nde tanıştım. Murat (Koçak), Hatay Sokak’taki evini, şairlere, şairlerin şiirlerine, muhabbetlerine açmış tuhaf bir şair. Ankara’nın delilerinden o da. Aslında, türlü türlü tuhaflıklarımızla, hangimiz ‘deli’ değiliz ki? Kitapta, tanıdık bir sürü dostumu, hemşerimi buldum; Sakarya Caddesi’nin meşhur Şarapçı Haşmet’ini, İzmir Caddesi’nin küfürcü delisi Kirli Tahir’i, Yenimahalle’nin asker delisi Albay’ı... Arayıp bulamadıklarım da var elbette: Yoldaki taşlardan korkan Deli Bilal, sonra bir rakı parasına yaptığı, pastel boyalı, boynu bükük kadın ve kedi resimlerinin ressamı Tuncay (Betil) Abla...
Ankara’nın Delileri için, ‘Sokağın Delileri’ diyor Ali Hikmet; sokakla bütünleşmiş, sokakların bir parçası olmuş deliler. ‘Delileri sevin, çünkü onlar sokakta şarkı söyleyebiliyor!’ diyor kitabın önsözünde. Elbette, sokaklardan bir sokak mesela Konur Sokak anlatılacaksa, içinde mutlaka Yaşar Öztemel de olmalıydı. İşte Ali Hikmet Eren’in kaleminden Konur Sokağı’n Yaşar Abi’si:konur sokağın siyasi delisi o, yaşar abi’si sokağın.
on iki eylül darbesinin ardından devrimci yol davasından tutuklanarak işkenceler görmüş, yitirmiş akıl sağlığını bu işkenceler ve devam eden tutuklamalar sonunda; deli olmuş. deliliği, su yüzüne çıkan şizofren kişiliği, doktor raporuyla da tescillendikten sonra, salıvermişler yaşar abi’yi; yaşar öztemel’i.
cuntanın, yaşar abi’ye mirası olan bu delilik, onun normal hayatına dönmesine, avukatlık mesleğini yapmasına da engel olmuş haliyle. üstelik, çocuğunu, oğlunu da almışlar ondan; bu ruh haliyle baba olamayacağına karar vermiş birileri.
kızılay’da, konur sokağı’nda, sokağın yüksel caddesi ile birleştiği noktada bulunan insan hakları anıtı civarlarında, 2015 yılı içinde gördüm onu birkaç kere; başını yukarı doğru kaldırmış, işaret parmağını sallayarak küfürler ediyordu yukarıdaki birilerine. sonradan anladım, sürekli onu izleyen mobese kameraları ve gereğinden fazla parlak olan sokak lambalarıyla bir derdi vardı yaşar abi’nin.
cunta döneminde, muhtemelen tepesinde yanan lambalarla, parlak ışıklarla çok da iyi anıları olmamıştı yaşar abi’nin; öfkesini hala kusuyordu aradan geçen onca yıla rağmen. hele bu her şeyi bilen, gözleyen kameralar yok mu? ayrı bir dert de onlardı; asıl onlar hak ediyordu küfürlerin en okkalısını, yaşar abi’ye göre.
derdi günü küfür etmekti onlara. bu nasıl bir öfkeydi ki, yıllardır küfrediyor, yıllardır kinini kusuyor ama yine de bitmiyordu içindeki öfke.
elli beş yaşında yaşar abi. zayıf, ince bir vücudu, uzun saçları var. insan hakları anıtının önünde basın açıklaması olmadığı zamanlarda da direngen ama sakin, sessiz bir yapısı. muhalif kişiliği, anıtın yanında yapılan basın açıklamalarına katılmasını gerekli kılıyorhep. ne var ki polis görünce dayanamıyor, küfrediyor onlara yaşar abi. geçmişini, geleceğini, aklını, ‘çocuklarını’ çalan, onu bu sokakta bile takip eden, bir türlü rahat bırakmayan polislere.
konur sokağı’nın olduğu kadar, çocukların, özellikle sokak çocuklarının yaşar abisi o. çocuklarını göremeyen, baba olma hakkı hukuk yoluyla elinden alınmış bir adamla, belki babasını hiç göremeyen, baba sözcüğünü hiç kullanmamış sokak çocuklarının mütevazı buluşması, konuşması onlarınki; çok fazla sözcük kullanmadan. Umudu hiç tükenmemiş yaşar abi’nin; birileri, tıbben, aklını yitirdiğini söylese de, bildiği yolda, herhangi bir akla ihtiyaç duymadan yürümeye devam ediyor o. belki de ne çok deli, ne çok akıl yoksunu insan olduğunu düşünüyor ankara’da. yine de, bu düşüncelerini bile erteliyor; insana olan inancıyla; yılmıyor yaşar abi konur sokağı’nda, yine bir eylem sırasında, 27 temmuz 2015’te, yaka paça, saçları yolunarak, dövülerek, baygın bir şekilde gözaltına alındı yaşar abi. meğer bilmem kaç no’lu kanundan dolayı, gösteri ve yürüyüş yaptığı için, hakkında tam onbir tane yakalama kararı varmış yaşar abi’nin. ayrıca, akli melekelerinin onu terk etmesinden dolayı da, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınma kararı.
Kendisinden haber alınamadı bir zaman. yaşar abi’sine sahip çıktı konur sokak; işin peşini bırakmadı. haber geldi sonradan, cezai ehliyeti olmadığı için, yaşar abi, bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesine sevk edilmiş mahkeme tarafından. yaşar abi taş atmakla suçlanmış mahkemede. yaşar abi ise; ‘polisler de bize biber gazı ve copla saldırdı. biz de saldırıya karşı durduk. polislerin saldırısına karşı direnme hakkımı kullandım. taş attığım doğrudur. biz ezilenler, yetimler, direnenler, elbette katillere taş atacağız.’ demiş.
Mahkeme son kararını vermeden, yaşar abi’nin bir zırdeli olduğuna hükmetmeden önce ayrıca, ‘benim aklım yerindedir. akli melekelerimin yerinde olmadığı yönündeki iddia devlet ile mahkeme arasındaki bir sorundur; beni ilgilendirmez. ben dava konusu olaylarda direnme hakkımı kullandım. bu ülkede hapishaneler akıl hastanelerinden daha iyidir.’ demiş.
Yorumlar (0)